Tanzanya Gezi Rehberi
Safari ve baharat diyarı…
TANZANYA
10 Ekim 2020
“HAKUNA MATATA”… Tanzanya’daki hâkim hayat tarzını bundan daha iyi özetleyen bir söz olmasa gerek. “Boşver, takma kafana” demek. “Sorun yok, salla gitsin.” Dünyayı fazla umursamayan, kendini kasmayan, saatle derdi olmayan insanların felsefesi. Belki de yokluk ve yoksunluğu kanıksamanın sonucu.

Bir Darüsselam görüntüsü
Böyle bir hayat felsefesine sahip oldukları için Tanzanyalıları suçlamaya ne kadar hakkımız var bilinmez. İçine doğdukları şartlardaki bir hayatı kabullenip sürdürebilmek başka türlü çok daha zor olabilirdi belki de…

Sefaletin resmi: İkinci el ayakkabı tezgahı…
Tanzanya, Afrika’nın makûs talihinden fazlasıyla nasiplenmiş, dünyanın en az gelişmiş ülkelerinden biri. Kişi başı gelir 900 ABD Doları civarında. Gezip dolaşılan her yerde fakr-ü zaruret teneffüs ediliyor.

Zanzibar’ın balıkçıları
Esasen Tanzanya’nın tarihini inceleyip de başka türlü bir netice beklemek anlamsız olurdu. Çünkü ülke 16. yüzyıldan tâ 1961’e kadar Avrupalı sömürgecilerin tasallutuna maruz kalıyor. 16. yüzyılın başlarından itibaren bölgeye Portekizliler hâkim oluyor. Bu dönemde bildiğimiz sömürgeciliğin yanı sıra camilerin yıkılması ve zorla Hıristiyanlaştırma gibi zulümler yaşanıyor. Portekiz hâkimiyeti sırasında Osmanlı Devleti’nin bölgedeki zulmü önlemeye yönelik birkaç teşebbüsü oluyor ama başarısızlıkla sonuçlanıyor.

Sokakta mobilya satışı
18. yüzyılın sonunda Portekizlilerden kurtulduktan sonra ise bu defa bölgeye Alman ve İngilizler musallat oluyor. Aralarındaki güç mücadelesi I. Dünya Savaşı sonrasında Almanlar’ın bu topraklardan çekilmesiyle İngilizler’in lehine neticeleniyor. İngiliz hâkimiyeti, Tanzanya’nın 1961’de bağımsızlığını kazanmasına kadar devam ediyor.

Bir Zanzibar okulunda teneffüs zamanı
İtiraf edeyim ki Tanzanya’nın tarihini okuyuncaya kadar Almanya’nın o bölgelerde sömürgecilik yaptığını bilmiyordum. Oysa Almanlar o coğrafyada oldukça ciddi bir güç mücadelesine girmiş, hatta 1890-1921 yılları arasında İngilizler’e Zanzibar ve diğer adaların yönetimini bırakmakla birlikte Tanzanya’nın ana karasına bütünüyle hâkim olmuşlar. Tarihi kayıtlara bakıldığında Almanlar tarafından Tanzanya topraklarında katledilenlerin sayısının 200-300 bin kişi olduğu görülüyor ki bu da sömürge işini ne kadar ciddiye aldıklarını (!) gösteriyor.

Okyanus’ta balıkçılık önemli bir geçim kapısı
Tarih faslını daha fazla uzatmadan son bir bilgiyle sonuçlandıralım. Bugünkü Tanzanya, bağımsızlık sonrası 1964’te Tanganyika adı verilen ana kara ile Zanzibar takımadalarının birleşmesi neticesinde kuruluyor. “Tanzanya” ismi de devleti oluşturan iki bölgenin isimlerinin kısaltılarak birleştirilmesi ile ortaya çıkıyor.

Darüsselamlı bu kadınların altın gününe gider gibi bir halleri var…
Afrika’nın Sahra altı bölgesinde, Ekvator kuşağında bulunan, Hint Okyanusu’na komşu bir ülke Tanzanya. Küçük küçük çok sayıda kabileden teşekkül ediyor ve hemen hemen her kabilenin kendi dili var. Aralarındaki anlaşmayı, Afrika’nın doğu sahilindeki diğer bazı ülkelerde de ortak dil olarak kullanılan Swahili (Sevâhilî) dilinde sağlıyorlar. “Sahildekiler” manasına gelen Swahili, yerel dillerle Arapça ve Farsça’nın karışımından oluşan bir lisan. Geçmişteki İngiliz yönetiminin etkisiyle çok yaygın olmamakla beraber İngilizce de kullanılıyor.

Hapishane Adası’ndaki bu kaplumbağa 128 yaşında. Henüz çok genç…
Dini mensubiyet konusunda kesin bir veri bulunmamakla birlikte, kabaca ifade etmek gerekirse nüfusun %35-40’ı Sünni Müslüman, %30 kadarı Hıristiyan, geri kalanı ise yerel dinlere mensup. Müslümanlar ana karanın daha çok sahile yakın kısımları ile Zanzibar Adası’nda yoğunlaşmışlar.

Darüsselam Balık Pazarı’nda yoğun mesai
Tanzanya 60 milyona yaklaşan nüfusu ile Afrika kıtasının en büyük 5. ülkesi. Ülkeyi fakir olarak tanımlasak da, bu nüfus varlığının meydana getirdiği ekonomik büyüklük, Tanzanya’yı Afrika ülkeleri arasında 10. sıraya yerleştiriyor. Buradan hareketle ekonomik olarak bakir bir yer olduğu, bu topraklarda pek çok alanda yatırım ve ticaret fırsatlarının bulunduğu sonucuna varılabilir.

Burası da Zanzibar’daki Darajani Pazarı’nın balık reyonu
Nitekim bizim 2015 yılındaki Tanzanya ziyaretimiz de bu amaca matuftu. Antalya’da görev yaparken bir grup işadamı ile birlikte çeşitli iş görüşmeleri yapmak üzere bu ülkeye gittik. Heyetimizdeki işadamları, bir taraftan bölgedeki potansiyeli tanırken, diğer taraftan yerel müteşebbislerle görüşmeler yaparak çeşitli iş bağlantıları kurma imkânını yakalamış oldu.

Eve dönen sevimli okul çocukları
Konu buraya gelmişken, zaman içerisinde düzeltme ihtiyacı duyduğum bir kanaatimi paylaşmak isterim. Geçmişte bu tür fakir ülkelerle ticari herhangi bir ilişki kurmayı anlamsız bulur, “ceplerinde para olmayan insanlara ne satıp da para kazanacaksınız” diye sorgulardım. Aynı gerekçeyle o ülkelerde yatırım yapmayı da gerçekçi bulmazdım. Ziyaretlerim neticesinde fark ettim ki, hepsinden önce her yerin kendine göre bir talep seviyesi var. Bu seviyeye uygun bir malı pazarlamayı başardığınız takdirde kazanmamanız için bir sebep yok.

Tanzanya Milli Müzesi’nde sergilenen ahşap bisiklet
Bundan daha önemlisi, geri kalmışlığın doğal bir neticesi olarak bu ülkelerdeki gelir dağılımında fahiş bir adaletsizlik görülüyor. Toplumun kahir ekseriyeti açlık sınırının altındayken, çok küçük bir azınlık refah içerisinde yaşıyor. İşte bu “mutlu” azınlığın taleplerine yönelik her teşebbüs para kazandırıyor. Hedef kitleyi daraltıp daha seçme ürünlerle piyasaya girmek, bir başka ifadeyle.

Darüsselam plajında açık hava restoranı
Benzer durumdaki birçok ülkede görüldüğü üzere Tanzanya’da kayda değer bir orta sınıfın varlığından bahsetmek mümkün değil. Bir “piramit”ten ziyade, pek dengeli olmasa da en üst ve en alt bölümü şişkin bir “kum saati” buradaki sosyal yapıyı tanımlamaya daha uygun. Alt kesimde önemli oranda kayıtsız bir nüfus bulunduğu, bunlar oy verme gibi hakları kullanamadıkları için yönetenlerin bu kesimin sorunlarına karşı yeterli duyarlılığı gösterdikleri de söylenemez.

Baharat diyarı Zanzibar’da bir baharat dükkanı
Tanzanya’nın adalar dışındaki en önemli turistik varlığı, vahşi hayatın önde olduğu milli parklar ve doğal yaşam alanları. Vahşi hayat belgeselcilerinin en fazla rağbet ettiği yerler arasında buralar. Bu coğrafyaya turistik amaçla gelenler de daha ziyade vahşi yaşamı belgesellerden değil, canlı olarak izlemek isteyenler.

Bu da denk geldiğimiz “köyün delisi”. Akıl yükü ağır gelmiş olmalı…
Bu tür yerler arasında Kilimanjaro Dağı ve Viktorya Gölü’nün yanı sıra Serengeti, Arusha, Ruaha, Katavi, Manyara, Tarangire gibi Milli Parklar, Ngorongoro Koruma Alanı ve Selous Vahşi Yaşam Alanı yer alıyor. Dünyanın dört bir yanından safari amacıyla buralara gelen insanlar var. Biz programımız elvermediği için bu tür yerlere gidip doğal yaşamı yerinde görme fırsatı bulamadık.

Darüsselam’da görevli kadın trafik polisi
Bizim programımızda Darüsselam şehri ile Zanzibar Adası ve yakınındaki Hapishane Adası vardı. Bunlara dair gezi notlarını ilgili sayfalarda paylaştım. Bunu yaparken gezdiğimiz mekânlar ve şahit olduğumuz ilginç sahnelere dair bolca resim koyarak Tanzanya’nın hafızalarda daha iyi canlanmasını sağlamayı hedefledim.
*******************
Tanzanya hakkındaki bu genel girişten sonra DARÜSSELAM ve ZANZİBAR ADASI yazılarım için tıklayın.
Çok güzel anlatmışsın sayın valim başarıların devamı dileğiyle
Çok teşekkür ederim Sevgili Mustafa. Keyifli okumalar…
…Gidip göremediğimiz ülkeler hakkında ki gezi notlarının satır arasında ki tanıtıcı ve tanımlayıcı cümlelerden çıkarmış olduğumuz fikriyat bizim için pek değerli,
bu vesileyle katkılarınız için teşekkürü bir borç bilirim.
..Kutlar ve Muhabbetle Saygımı sunarım.
Çok teşekkür ederim sevgili Alemdar. Bilmukabele selam ve sevgiler…