Özel Dosya

KUZEY IRAK

 

 

Erbil Kalesi'nden Şehir Parkı ve solda Kayseri Çarşısı

Erbil Kalesi’nden Şehir Parkı ve solda Kayseri Çarşısı

3 Nisan 2021

Hakkâri’de görev yaptığım dönemde, 2012 yılında Kuzey Irak’a resmi bir program düzenledik. Gidişimizin en önemli sebebi, Hakkâri’den Irak’a açılması planlanan sınır kapıları konusunda görüşmeler yapmak idi. Bunun yanı sıra ticari ilişkilerin geliştirilmesine yönelik konular da gündemimizdeydi.

Erbil Kalesi

Erbil Kalesi

Heyetimiz 10’u Hakkâri merkez ve ilçelerinden katılan işadamları, diğerleri kamu yöneticileri olmak üzere toplam 15 kişi idi. Kuzey Irak’ta Erbil ve Duhok şehirlerine gittik, kısa bir süre de Selahattin’e uğradık. Buralarda üç gün boyunca üst düzey yöneticiler ve iş dünyasının temsilcileriyle çok sayıda görüşmeler yaptık.

Duhok'ta bir terzi dükkanı

Duhok’ta bir terzi dükkanı

2005 tarihli Irak Anayasası federal bir devlet yapısı öngörüyor. Buna göre ülkenin kuzeyindeki özerk yapının resmi adı “Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY)”. Bizim Dışişleri Bakanlığı’nın kullandığı isim de bu. Aynı anayasa bu bölgedeki fiili durumu geriye yürüterek, bölgesel yönetimin 1992’den beri çıkardığı kanunları, aldığı kararları, vs. geçerli sayıyor. Her şeye rağmen sınır ihtilafları, yetki çatışmaları ve petrol gelirlerinin paylaşılması gibi konular henüz tam olarak sonuca bağlanabilmiş değil.

Erbil Kalesi

Erbil Kalesi

Bizim devlet kurumları bu bölgeye “Kuzey Irak” değil, “Irak’ın Kuzeyi” denmesini istiyor. Aynı şey Suriye için de geçerli. Maksat bu ülkelerin toprak bütünlüğüne vurgu yapmak, Irak’ın kuzeyinin Irak’tan, Suriye’nin kuzeyinin Suriye’den ayrı bir yer olmadığı algısını güçlendirmek. Resmi kullanım için anlaşılabilir bir durum, ancak günlük kullanımda bu bölgenin adı insanların diline “Kuzey Irak” şeklinde yerleşmiş. Bunda siyasi bir çağrışım aramaya gerek yok. Nitekim ben de bu yazıda kulağımızın alıştığı söylemi tercih ederek “Kuzey Irak” diyeceğim.

Giderken ne hediye götürsek?

Giderken ne hediye götürsek?

Kuzey Irak’ın Hakkâri ve Şırnak illerimizle toplam 384 km sınırı var. Sınırın bu şekilde çizilmesinde I. Dünya Savaşı sonrasındaki şartlar belirleyici olmuş. Sykes-Picot süreci, Gertrude Bell’in rolü, İngilizlerle Fransızların güç mücadelesi, Lozan Antlaşması… bütün bu süreçlerden sonra aradaki sınır 1926’da kesinleştirilerek bugüne kadar geliyor.

2007 senesinde ibadete açılan Erbil'in en büyük camii: Celil Hayat Camii

2007 senesinde ibadete açılan Erbil’in en büyük camii: Celil Hayat Camii

Fakat bu sınırın ne coğrafi şartlarla, ne de bölgenin sosyo-kültürel gerçekleriyle örtüşmediğini bugün daha iyi görüyoruz. Terör ve kaçakçılık başta olmak üzere çeşitli sorunların çözümünü güçleştiren bu sınır hattı, aşiretleri, hatta aileleri bile ortadan böldüğü için çok ilginç insan hikâyelerine de sahne oluyor. Bazılarına bizzat şahit olduğum bu tür ilginç, bir o kadar da komik çok olay var, ama burada değinmeyeceğim. İnşallah başka bir yazıda…

Duhok'ta bir cadde

Duhok’ta bir cadde

İşin siyasi yönünü bir kenara bırakarak şu tespitte bulunmamız mümkün: Aradan geçen bir asra rağmen, o bölgenin insanı bu sun’i sınırı bir türlü kabullenememiş. Bazı noktalardaki güvenlik zafiyetinden de istifade ederek günlük ihtiyaçlarını sınırın karşı tarafından temin ediyor. Irak tarafında birçok temel ihtiyaç maddesinin fiyatı çoğu zaman bizdekinin yarısı, hatta daha azı olduğu için yöre insanı bazen hayatını riske atma veya kaçakçı muamelesi görme pahasına karşıya geçip alışverişini yapıyor. Oradaki yakınlarını görme imkânı da cabası.

Tarihi Kayseri Çarşısı'nın köşesini süsleyen Saat Kulesi

Tarihi Kayseri Çarşısı’nın köşesini süsleyen Saat Kulesi

Peki meselâ Hakkâri’nin Şemdinli ve Derecik bölgesinde yaşayan bir Türk vatandaşı, kanunlara tam olarak uymak şartıyla sınırın karşısındaki bir yakınını görmek yahut ucuz çay, şeker, sigara satın almak için ne yapmalı? Önce 400 km yol gidip en yakın, daha doğrusu tek kapı olan Habur Sınır Kapısı’na ulaşmalı, sonra gümrük, pasaport, vs kontrollerden geçip bir o kadar yolu da Irak tarafında kat etmeli. Etti 800 km. Orada işini görüp tekrar 800 km’yi bulan bir yolculukla evine dönmeli…

Belki de yürüme mesafesindeki bir yere ulaşmak için çok fazla zahmet bu. Daha kestirme yol varken kimse bu zahmete katlanmıyor haliyle.

Resim sergilerini gezdiğimiz Iraklı gençlerle hatıra fotoğrafı

Resim sergilerini gezdiğimiz Iraklı gençlerle hatıra fotoğrafı

Bizim Kuzey Irak seyahatimiz işte bu sorunların çözümüne yönelik bir adımdı. Amacımız Hakkâri’nin Çukurca ve Şemdinli ilçelerinden Irak’a birer sınır kapısı açıp bir taraftan insanların hayatını kolaylaştırmak, diğer taraftan terör ve kaçakçılıkla daha etkili mücadele edilmesini sağlamaktı. Bunun “nasıl”ları bu yazının amacı dışında olduğu için burada girmiyorum.

Kalkınma çabalarına bir örnek: Erbil Teleferiği

Kalkınma çabalarına bir örnek: Erbil Teleferiği

Sınır kapıları ile ilgili Kuzey Irak’taki muhataplarımızla yaptığımız görüşmeler beklediğimizden daha olumlu karşılık buldu. Böylece Hakkâri’de görev yapmanın nadiren yaşadığım imtiyazlarından birini orada tecrübe ettim. Biz uluslararası kurallar ve mevzuatımızla ilgili endişeler taşırken onlar neredeyse “anlaşma imzalamaya ne gerek var, açalım gitsin” havasında idiler. Benzer de facto uygulamaları İran’la yaptıklarından bahsettiler. Hatta kapıların açılmasını sağlamak üzere Türkiye tarafındaki gümrük binaları ve yol gibi altyapı yatırımlarını bile üstlenmeye hazır olduklarını ifade ettiler. Ben de sınır kapılarının açılması durumunda inşa halindeki Yüksekova Havaalanı, Hakkâri kayak tesisi ve bölgedeki yaylalardan istifade edebileceklerini söyledim. Çok ilgilerini çekti.

İbn El-Mustavfi olarak da bilinen tarihçi ve vezir Mübarek bin Ahmed Şerafeddin'in (1169-1239) Erbil Kalesi'ndeki heykeli.

İbn El-Mustavfi olarak da bilinen tarihçi ve vezir Mübarek bin Ahmed Şerafeddin’in (1169-1239) Erbil Kalesi’ndeki heykeli.

Neticede bütün bu çabalar ve özellikle kendi devletimiz nezdindeki gayretlerimiz sonuç verdi ve iki sınır kapısının açılmasına dair kararnameler imzalandı. Bununla birlikte Derecik’teki kapı bir türlü fiilen açılamadı. Çukurca-Üzümlü’deki kapı ise insan geçişleri ile sınırlı olsa dahi açık.

Duhok'tan bir manzara. Maalesef şehirlerin genel hali iyi değil...

Duhok’tan bir manzara. Maalesef şehirlerin genel hali hiç  iyi değil…

Resmi temaslarımızı bir yana bırakırsak, Kuzey Irak seyahatimizde gördüğümüz manzara şuydu: Ülke genel olarak bizim çok gerimizde idi. Hem devlet-vatandaş ilişkileri, bu çerçevede temel hak ve hürriyetler, hem halkın ekonomik durumu ve hem de şehirlerin gelişmişlik düzeyleri bakımından kat etmeleri gereken epeyce bir yol olduğu açıktı. Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi ile Irak Merkezi Yönetimi arasındaki ihtilaflar da işin tuzu biberiydi. Fakat Bölgesel Yönetim petrol gelirlerini de kullanarak önemli altyapı faaliyetlerine girişmişti. Her tarafta devam eden büyük yatırımlar gözleniyordu.

Erbil Kalesi’nin eteklerinde bir poz. Arkada görünen iki asırlık Osmanlı eseri “Kayseri Çarşısı”nın, Endülüs-Granada’daki “El-Kayseriye” çarşısı gibi, bizim ticaret kültürüyle maruf Kayseri’nin adıyla anıldığı anlaşılıyor.

Erbil Kalesi’nin eteklerinde bir poz. Arkada görünen iki asırlık Osmanlı eseri “Kayseri Çarşısı”nın, Endülüs-Granada’daki “El-Kayseriye” çarşısı gibi, bizim ticaret kültürüyle maruf Kayseri’nin adıyla anıldığı anlaşılıyor.

Bizim gittiğimiz 2012 yılında Kuzey Irak, Türkiye’ye ekonomik olarak tam entegre, hatta Türkiye’nin bir parçası gibi idi. Hergün binlerce tır Habur’dan Irak’a yük taşıyordu. Öyle ki, Türkiye’ye dönüşte ikram etmek üzere çikolata almak istediğimizde karşımıza sadece Türk markaları çıkıyordu. Biz de sırf farklı birşey götürmek adına, bulabildiğimiz Suriye malı düşük kaliteli bir çikolatayı almaya razı olduk. 

Duhok’ta görüştüğümüz, şehrin en büyük süpermarketinin sahibi olan işadamı, sattığı malların %96’sının Türkiye’den geldiğini bize söyledi. Bunun yanında başta inşaat müteahhitleri olmak üzere oradaki müteşebbislerin ve işgücünün çok büyük bölümünü Türk vatandaşları oluşturuyordu. 

Hırdavat dükkanında "veresiye satan-peşin satan" tablosu. Hangisi olduğuna siz karar verin...

Hırdavat dükkanında “veresiye satan-peşin satan” tablosu. Hangisi olduğuna siz karar verin…

Gittiğimiz lokanta, kafe gibi yerlerde Hakkâri’nin Çukurca ve Şemdinli bölgelerinden gelerek garson olarak çalışan çok sayıda gence rastladık. Bunlara Irak’a hangi yoldan geldiklerini sorduğumda gülerek beklediğim cevabı veriyorlardı: “Geliyoruz işte”. Yani ne sen sor, ne ben söyleyeyim…

Bugün şartlar hangi yönde evrilmiştir tam olarak bilemeyiz, ama görünen o ki pek lehimize gelişmedi. Siyasi ilişkilerde yaşanan iniş-çıkışlar, ekonomik ilişkilere de yansıyor doğal olarak. Herkesin menfaatine olan o günkü ortamın sıcaklığını bugün maalesef göremiyoruz.

Kalenin duvarlarında Osmanlı resimleri de serpiştirilmiş...

Hakkâri’de de mensupları bulunan Doski aşiretinin reisi Serbest Ağa’nın Duhok’taki evine misafir olduk.

Sınırın iki tarafındaki insanların akrabalığından bahsetmiştim. Nereye gitsek heyetimizdeki Hakkârililerin akrabalarına rastlıyorduk. Gittiğimiz yerlerde bizi karşılıyor, ikramlarda bulunuyor, büyük bir teveccüh gösteriyorlardı. Ayrıca Hakkâri yöresindeki bazı aşiretlerin önde gelenlerinin Kuzey Irak’ta yaşadığını öğrendim. Bir başka deyişle aşiret reisi orada, aşireti bizim tarafta! Bu arada ben de oralarda iş yapan bazı dostlarımla önceden haberleşerek buluştum. Kısacası Türkiye’nin herhangi bir iline gitmişiz gibi bir ortamla karşılaştık.

Şehirlerde sık rastlanan bir görüntü

Şehirlerde sık rastlanan bir görüntü

Kürt yönetiminin bakan, vali gibi üst düzey temsilcilerinin tamamı zamanında dağlarda peşmerge olarak bulunmuştu. Öyle görünüyor ki bugünün yönetiminde üst düzey görev almak için vaktiyle peşmerge olarak bedel ödemiş olma şartı aranıyordu. Bunların birçoğu Hakkâri yöresine de gelip gitmişti.

Bu kadarcık tatlı kime yeter?

Bu kadarcık tatlı kime yeter?

Irak’ta isimleri söylenince Türk insanının gönül telini titreten iki sembol şehir var: Musul ve Kerkük. Bir fırsat bulup buraları da görebilir miyiz diye sorduysak da, o günlerde bu iki şehrin güvenli olmadığı söylendi. Kerkük Erbil’den 100 km daha ilerideydi. Dolayısıyla fazladan gidip gelmek gerekiyordu. Oysa Musul yolumuzun üzerindeydi. Kısa bir süreliğine de olsa uğrayabilirdik. Ama ne zaman nerede bir bombanın patlayacağı belli olmaz gibi bir gerekçeyle önerimiz kabul görmedi. İnşallah başka bir sefere…

4 Yorumlar

  1. FT

    Bir solukta okudum, çok akıcı ve çarpıcı tesbitler var. Kalemine sağlık??

    Yanıtla
    • GezmeKeyfi

      Çok sağol. Marifet iltifata tabidir…

      Yanıtla
  2. Âlim Barut

    Kamuoyuna yansıyan bilgilere sahibim, ama yazıda daha derli toplu olarak buldum, eksiklerimi tamamladım. gerçekten çok istifade ettim. Hizmetlerin için teşekkürler. eline, emeğine kalemine sağlık…
    Gönül coğrafyamdaki sınırlarla fiili sınırların uyuşmadığı durumlardan biri daha… Musul-Kerkük halen kanayan yara… Koparılma hikayesi tarihin ibretlik sayfalarından.
    Kayseri çarşısını özellikle vurgulamışsın, olsun. Kayseri komşu vilayetimiz, İç Anadolu şehri, Yozgat’tan ayrı düşünülemez.
    Selamlarımı iletiyorum, gayretlerine devam… yolun açık olsun.

    Yanıtla
    • GezmeKeyfi

      Çok teşekkür ederim Alim abi. Konunun önemli boyutlarına dikkat çekmişsin, çok sağol. Kayseri olarak Yozgat’ın gölgesinde idare ediyoruz biz de. :)) İlgi ve iltifatlarınla yeni yerleri yazıp paylaşmaya devam edeceğim inşallah…

      Yanıtla

Bir İçerik Gönder

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir