Kenya Gezi Rehberi
Ekvator’un iki yakası…
KENYA
21 Şubat 2021
Resmi bir program vesilesiyle 2014 yılında birkaç günlüğüne Kenya’ya gitme fırsatımız oldu. Programımızın ağırlıklı bölümü Mombasa’da idi. Sonrasında Nairobi’ye geçip dönüşü oradan yaptık. THY’nin hem Mombasa’ya, hem Nairobi’ye doğrudan uçuşları var.

Hint Okyanusu sahili egzotik tatil arayanlara göz kırpıyor
Kenya’da ziyaret ettiğimiz Nairobi ve Mombasa şehirlerine dair turistik mahiyetteki bilgileri ilgili sayfalarda bulacaksınız. Bu bilgilere ilave olarak birtakım genel değerlendirmelere yer vereceğim. Bir de gezdiğimiz yerlerde çektiğimiz fotoğraflardan bolca kullanarak Kenya’nın zihinde canlanmasına çalışacağım.

Estetize etme çabasının kurbanı olmuş bir kavşak…
Kenya, Afrika’nın doğusunda, Hint Okyanusu’na komşu bir ülke. Ekvator Kenya’yı ortadan ikiye bölüyor. Ülkenin yarısı kuzey yarımkürede kalıyor, diğer yarısı güney yarımkürede.

Mombasa’da feribottan iniş vakti…
Bu vesileyle rahmetli Barış Manço‘nun yıllar önce bir televizyon programında yaptığı su deneyini hatırladım. Delikli bir kaba konan su Ekvator çizgisinin bir adım güneyinde saatin tersi yönde, bir adım kuzeyinde ise saat yönünde dönerek boşalıyordu. Barış Manço bu deneyi Kenya’da yapmıştı.

Mombasa’da bir cami
50 milyonu bulan ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 80’i Hıristiyan. Müslümanların oranı ise yüzde 10-15 civarında. Müslüman nüfus ağırlıklı olarak Hint Okyanusu’na yakın bölgelerde yaşıyor.

Nairobi caddeleri. Trafik tabii ki soldan akıyor…
Resmi diller Swahili ve İngilizce. Swahili (Sevâhilî), Afrika’nın doğu sahilindeki bazı ülkelerin ortak dili. “Sahildekiler” manasına geliyor. Yerel dillerle Arapça ve Farsça’nın karışımından oluşan bir lisan.

Mombasa’da canınız Adana kebap çekerse…
Afrika kıtasının önde gelen ekonomilerinden biri olmasına rağmen Kenya’da kişi başına düşen gelir sadece 2 bin dolar. Satın alma gücü paritesine göre hesaplandığında bile 4 bin doları bulmuyor. Bir başka deyişle burada da Afrika’nın makûs talihi karşımıza çıkıyor.

Her şeyin sokakta satılması mümkün…
Aynen komşusu Tanzanya’da olduğu gibi, Kenya’nın da 1963’e kadar süren bir sömürge geçmişi var. 16. asırdan itibaren Portekizliler bölgeye hâkim oluyor. 19. asırda ise Almanlar ve İngilizler arasında yaşanan rekabet İngilizlerin lehine sonuçlanıyor. 1963’te ilan edilen bağımsızlığa kadar Kenya İngiliz sömürgesi olarak kalıyor.

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bahçesinde maymunlar
“Bağımsızlık ilan edildi de ne oldu” sorusu akla gelebilir. Çünkü Kenya, İngiltere’nin diğer sömürgeleri gibi İngiliz Milletler Topluluğu’nun, yani Commonwealth’in bir üyesi olmaya bugün bile devam ediyor. Bundan ne yönetimin, ne de halkın pek şikâyetçi olmadığını anlamak için derinlemesine tahlillere ihtiyaç yok. Görünen köy çünkü.

Seyyar gazete bayii
Başta İngiliz ve Fransızlar olmak üzere sömürgeci devletler, ayrıldıkları yerlerle bağlarını öyle sıkı bir şekilde devam ettiriyorlar ki, o ülkeyi fiilen yönetmelerine gerek kalmıyor. Bunu nasıl yaptıkları, siyasi ve ekonomik boyutları ile birlikte genellikle iyi bilindiği için bir kere de burada anlatmaya ihtiyaç yok. Ben sadece sömürülen ülke insanlarının psikolojisine dair bir gözlemimi paylaşacağım.

Nairobi Milli Parkı’nda koruma görevi yapan bir Kenyalı asker, yabani hayvanlara ait kafataslarının da sergilendiği kulübesinde
Sömürgelerin genellikle fakir olan halkı, sömürgeci güce sırtını dayamazsa yaşayamayacağı hissine sahip oluyor. Bu nedenle sömürgeci güce ne kadar yakın olursa o kadar iyi bir hayata kavuşacağını düşünüyor.

Mombasa’da futbol maçı izleyenler
Kenya örneğinden gidelim. Kenya’nın geri kalmışlığında yüzyıllarca sömürülmesinin rolü çok büyük. Buna rağmen ortalama bir Kenyalı, sömürgeci İngilizlerin kendilerine dayattığı üzere çok iyi düzeyde İngilizce konuşmaya ve İngiltere ile bağları sıkı tutmaya çabalıyor. Çünkü biliyor ki Kenya şartlarında hayat hiç kolay değil. Bir şekilde İngiltere’nin lütfuna mazhar olur da o sayede iyi bir işe girerse sadece kendisinin değil, çoluk-çocuğunun da hayatı kurtulacak. Hele bir de kapağı İngiltere’ye atarsa değme keyfine.

Hediyelik eşya kalite kontrol timi görev başında…
Tarihi tek bir kesitte okuduğunuzda gariban Kenyalıya hak vermemek elde değil. Ama bu psikoloji, yüzyıllar içerisinde şekillenmiş bir tür “öğrenilmiş çaresizlik”. İnsanlar bu şekilde düşünüyor, çünkü böyle düşünmekten başka bir yol bilmiyorlar.

Şehir içi ulaşımda kullanılan vasıtalar: Matatus (dolmuş) ve tuk-tuk (üç tekerlekli)
Aynı psikolojinin devlet yönetimine dair boyutu için şu İngiliz Milletler Topluluğu, yani Commonwealth konusuna tekrar dönelim. Hayatının üç yılını İngiltere’de geçirmiş, sonra da sayısız uluslararası toplantıya katılmış birisi olmama rağmen ilk defa Kenya’da şahit olduğum bir konuya değineceğim.

Seyyar manav
Nairobi’de bizim büyükelçimizin ev sahipliğinde, Kenya’da görevli büyükelçilerin katıldığı bir yemeğe misafir oldum. Orada gördüm ki İngiliz Milletler Topluluğu üyesi ülkelerin kendi aralarındaki büyükelçilerine “büyükelçi (ambassador)” değil, “yüksek komiser (high commissioner)” diye hitap ediliyormuş. Mesela Avustralya’nın Kenya’daki, Pakistan’ın Yeni Zelanda’daki, Nijerya’nın Hindistan’daki… büyükelçisi için durum böyle.

Mombasa Limanı’nın ziyaretçileri Türk savaş gemileri
Meğer İngiliz Milletler Topluluğu üyesi ülkeler kendilerini farklı ülkeler gibi değil, tek bir ailenin fertleri gibi gördüklerinden, kendi aralarında atadıkları temsilcilere “büyükelçi” demeyi doğru bulmuyorlarmış. “Yüksek komiser” formülü bu sebeple kabul edilmiş. “Büyükelçi yabancı bir ülkeye atanan kişiye denir; bizim ayrımız gayrımız mı var canım” demek istiyorlar bir başka ifadeyle. Çok ilginç!

Nairobi Milli Parkı’nda gergedanlar
Özetle, sömüren-sömürülen ilişkisinde herkes bizim düşündüğümüz gibi düşünmüyor. Gelinen noktada alan razı, veren razı. Fazla söze hacet yok.

Burada hayat bazıları için daha da zor…
Kenya’da dolaşırken en sık duyacağınız kelime “jambo”. Swahili dilinde “merhaba” demek. Daha ziyade selamlama sözü olarak kullanılsa da, hal hatır sorma, veda etme gibi çeşitli amaçlarla kullanıldığı da oluyor. “Merhaba”, “n’aber” ve “eyvallah”ın karışımı bir manası var kısacası.

“Hakuna matata!”
Ve tabii bir de “hakuna matata”. “Boşver, herşey yolunda, takma kafana” demek. Bu söz Swahili dilinin konuşulduğu başka ülkelerde de yaygın şekilde kullanılıyor. Bir başka ifadeyle “hakuna matata” demeden hayatın yükünü taşımanın güç olduğu topraklarda…
TEŞEKKÜR NOTU: Bu sayfalarda kullandığım fotoğrafların birçoğunu çeken yol arkadaşım İbrahim Aydoğdu‘ya teşekkür borçluyum…
Muammer yazı çok ilginç geldi bana. Hele sümürülenlerin hala yalakalığı çok enterasan. Çok güzel bilgiler var. Sagolasın. İbrahime de katkılarından dolayı teşekkür ederiz.
Çok sağol bu güzel sòzler için. İbrahim’e de bir kez daha teşekkürler…
Tebrik ederim.Elinize sağlık çok güzel bir çalışma olmuş.
Çok teşekkürler Hülya Hanım.
Sevgili kardeşim pek güzel ve faydalı yazını torunlarımla okuduk. Sayenizde bir çok şey öğrendik. Yazmaya devam inşaalah. Bunlar ilerde kitap olarak yayınlansın… Selam ve muhabbetle…
Sevgili Abim, çok teşekkür ederim. Sizin gibi bir sanat ve kalem ehlinden bu sözleri duymak büyük saadet. Tavsiye ettiğiniz gibi yeni yazılar yazmaya gayret ediyorum.
Teşekkürler Sayın Valim.
Yine güzel bir gezi yazısı. Elinize, kaleminize ve yüreğinize sağlık.
Sayenizde pek çok ülkeyi tanımış olduk.
Kenya hakkında da epey malumat sahibi olduk. Coğrafi konumunu, Doğal yapısını, sosyal ve ekonomik hayatıbu ve tarihini biraz tasavvur ve tahayyül ettik.
Sağolun varolun.
Ben teşekkür ederim yakın ilginiz ve teşvik edici sözlerinize…
Giriş kısmında Ekvatorun ikiye böldüğü ülkeyi genel kültürüme katarken; tesbitlerinizin bir kısmının bir zamanlar bizdede yaşandığını örneğin 3 tekerlikli dolmuşların Konya ilimizde, külüstür dolmuşların ülke genelinde faaliyet gösterdiğini, İstanbul da sırtlarında eşya taşıyan hamalları, çektikleri arabaları, çocukluğumda koltuğumun altında desteleyip tuttuğum gazeteleri sattığım gözümün önüne gelirken , en çok da sömürülen ülke vatandandaşlarının sömürgeci ülkeye olan bağımlılıkları gibi bizim yabancı hayranlarının acziyetini düşündüm. Halbuki biz hiç b ir zaman hiç bir ülkenin sömürgesi olmamıştık. Bu aşağılığın nedenini ne yalan söyleyim çözemedim.
Benzer görüntülerin bugün ya da geçmişte bizde de olduğu tespitiniz doğru. Lakin oradaki bizim eski halimizle dahi mukayese edilemeyecek kadar sefalet içinde. O araçlar dökülüyor, insanlar çok daha zor durumda. Altyapı deseniz çok çok zayıf. En kötüsü de insanların gerektiğinde başvuracağı doğru düzgün bir devlet ve hukuk sistemi yok. Kısacası herkes başının çaresine bakmak zorunda. Yabancı hayranlığına gelince, evet, bizim de zaaflarımız var ama bu hiçbir zaman çaresizlik boyutunda değil. Sonuçta biz bir imparatorluğun yöneten tarafıydık, ezilen, sömürülen tarafı değil. Bu da herkesin genetik kodlarına nüfuz etmiş. Bizim sokaktaki simitçimizden ayakkabı boyacımıza kadar herkesin büyük fikirleri, idealleri ve dünyayı kurtaracak formülleri var.
Bilgi dolu güzel bir yazı, müstefid oldum.
Elinize sağlık.
Çok teşekkürler…
Yine harika gözlemler ve fevkalade ifadeleştirme. Tebrik ederim.
Çok sağol Sevgili Kardeşim. İlgi ve desteğinle geliştirmeye çalışıyorum ?
Oraya gitmiş gibi oldum nedense 🙂
Elinize sağlık…
Evet, nedense bende de senin oraya gittiğin gibi bir his var…?
Eline ve kalemine sağlık….
Her yazı bir öncekinden güzel, mükemmele ulaşmak üzeresin.
Çok teşekkürler Sevgili Abim. Güzel yorumlarınızla yenilerini yazmak için gayret ve şevk buluyorum kendimde.?
Sizi heyecanla ve çok keyif alarak takip ediyorum. Adana Kebap çok güldürdü. Bu meydanlara zorlama tasarımların konulmasında da sanırım bir tür ortaklığımız var. Bir de, sayenizde “high commissioner” anlamını sayenizde öğrendim. Çok çok teşekkürler.
Eksik olmayın. Gerçekten de dünyanın her yerinde bizim vatandaşlara rastlıyorsunuz. Milli gururumuz onlar…
Tebrikler
Çok teşekkürler…
Elinize yüreğinize sağlık. Çok güzel olmuş. Bu yazıda, Rusya ve Avusturya yazıları kadar kendimi içinde hissetmedim. Lâkin buna rağmen güzel olmuş.
Bu yazıdaki “yüksek komiser” ekvatorun iki yakasındaki şu deneyi, sömürülen kişiliğin çaresizliği ilginç tesbitler.
Ayrıca Sehavili, jambo ve hakuna matata kelimelerini öğrendik. Bundan sonra jambo ve hakuna matatayı kullanacağım.
Ben bazen yabancı dillerdeki bu tür kelimeleri öğreniyor ve çevremdekilere hava atmak için kullanıyorum. Zahmet olmazsa size bu tür kelimelerden fazlaca kullanın ki benim hava atma keyfime de malzeme olsun.))))
Tekrar tebrikler ve başarılar dilerim.
Kenya’nın içinde olmamak olmaktan daha iyidir ?. Yazılarımın öğretici olduğunu bilmek benim için büyük zevk. İlginize teşekkürler ?