Avusturya Gezi Rehberi

Müzik, opera, vals

AVUSTURYA

9 Ocak 2021

Avusturya, Avrupa’nın orta yerinde, Alp Dağları’nın hükmünün geçtiği bir coğrafyaya kurulmuş bir ülke. Kuzeyinde Tuna Nehri’nin aktığı havza ile batısında yer alan düşük rakımlı bölgeler hariç, ülkenin yaklaşık yüzde 70’lik bölümü dağlık.

Yazlık Schönbrunn Sarayı

Yazlık Schönbrunn Sarayı

Herhangi bir Türk için “dağlık” şeklindeki bir tanımlama verimsizliği, mahrumiyeti, meşakkati çağrıştıracaktır. Oysa Avusturya bu özelliğini faydaya tahvil edebilmiş. Dağlar sadece göz zevkine hitap eden harika manzaralar sunmuyor, aynı zamanda kış turizmi, bereketli ormanlar ve hayvancılığa elverişli araziler vasıtasıyla Avusturya’nın zenginlik kaynağı haline gelmiş. Denize sahili olmayan bu ülke, diğer cazibe unsurlarına ilave olarak dağları sayesinde de her yıl milyonlarca turisti misafir ediyor.

Hofburg Sarayı önünde bir poz. Yıl 1989.

Hofburg Sarayı önünde bir poz. Yıl 1989.

Avusturyalılar, Almanlarla aynı “Cermen” kökeninden geliyorlar ve anadil olarak Almanca’yı kullanıyorlar. Bu yüzden Almanlarla tek çatı altında birleşmeleri her zaman bir gündem maddesi olmuş. Nitekim Hitler, kendini yeterince güçlü hissettiği 1938’de “tek lider, tek millet, tek devlet” idealine dayanarak Avusturya’yı ilhak, daha doğrusu işgal ediyor. 1945’te II. Dünya Savaşı’nın sonunda Avusturya tekrar bağımsız bir devlet haline geliyor.

Aziz Stefan Katedrali'nin ilginç çatı süslemeleri

Aziz Stefan Katedrali’nin ilginç çatı süslemeleri

Aynı ırktan gelmelerine karşılık Avusturyalılar yüzyıllarca Almanlardan farklı devletlere sahip olmuşlar. Belki de bu ayrışma dolayısıyla Avusturyalılarda belirli bir ölçüde kendilerini Almanlardan farklı bir millet olarak tanımlama eğilimi gözleniyor.

Hundertwasser Evi, inşa eden sanatçının adıyla anılan ilginç bir yapı. Halen konut olarak kullanılıyor.

Hundertwasser Evi, inşa eden sanatçının adıyla anılan ilginç bir yapı. Halen konut olarak kullanılıyor.

Avusturya’ya ilk olarak 1989 yılında bir arkadaş grubuyla yaptığımız Avrupa seyahati sırasında gitmiştim. İngiltere’de eğitimde bulunduğumuz o dönemde “İnterrail” adı verilen bir yöntemden faydalanarak trenle sekiz Avrupa ülkesini dolaşmıştık. Bu sayfada paylaştığım fotoğraflardan o geziye ait olanlar doğal olarak analog teknolojinin ürünü.

Viyana Belediye binası

Viyana Belediye binası

Yıllar sonra, 2008’deki Avrupa Futbol Şampiyonası’nda Milli Takımımızın Hırvatistan’la oynadığı maçı seyretmek üzere Avusturya’ya ikinci kere gitme fırsatım oldu. Normal zamanı golsüz biten, uzatmaların son dakikasında 1-0 geriye düştüğümüz maç tam bitmek üzereyken 1-1’lik beraberliği yakaladığımız ve penaltı atışlarıyla kazanıp tur atladığımız bu maçı çoğu futbolsever hatırlayacaktır. O gidişimde hem bu efsane maçı stadyumda seyretme, hem de Viyana’yı bir kez daha gezme imkânı bulmuştum. Esasen Avusturya’ya yaptığım her iki seyahatte de sadece Viyana’yı gezdiğim için bu yazı sadece Viyana ile sınırlı olacak.

Avusturya Parlamento binası

Avusturya Parlamento binası

VİYANA

Viyana, biz Türkler için tarih kitaplarımızın yazdığı en hüzünlü askeri başarısızlıklardan ikisinin adı. Devlet-i Aliyye’nin Avrupa’ya dair hedeflerini ve heveslerini tersyüz eden, “kızıl elma”yı yeniden yorumlatan hazin bir macera. Avrupalılar için ise tarihin yönünü onlardan yana çeviren bir büyük zafer. Onun içindir ki 1683’teki ikinci Viyana kuşatmasında Osmanlı Ordusu’na son darbeyi vuran Lehistan Kralı Jan Sobieski’ye “Hıristiyanlığı Kurtaran Adam” gözüyle bakılır.

Bu aşçı kız, Avusturya'nın milli tatlısı Apfelstrudel'in, yani Elmalı Turta'nın yapımını uygulamalı olarak gösteriyor

Bu aşçı kız, Avusturya’nın milli tatlısı Apfelstrudel’in, yani Elmalı Turta’nın yapımını uygulamalı olarak gösteriyor

Bugün Avrupa mutfak kültürünün birbirini tamamlayan iki unsuru da Viyana kuşatmalarının yadigârı. Osmanlı’ya karşı kazandıkları zaferi kutlamak için hilâl şeklini vererek pişirdikleri çörek olan Kruvasan (kelime anlamı “hilâl”), diğeri ise Türk kahvesini yeniden yorumlayarak yaptıkları Kahve.

Goethe'nin heykeli

Goethe’nin heykeli

Viyana denince bizim aklımıza ilk olarak kuşatmalar gelse de bu şehir asıl klasik müzik, opera ve vals ile anılıyor. Sırf bu sanatların gösterilerini izlemek için Viyana’ya gidenler var. Biletler çok önceden tükeniyor. Şehrin her yerini başta meşhur bestekârlar olmak üzere sanatçıların, yazarların, düşünürlerin heykelleri süslüyor.

Viyana Devlet Operası

Viyana Devlet Operası

Viyana Avusturya’nın doğusundaki düzlük bir bölgeye kurulmuş başşehri. Avrupa’nın oldukça merkezi bir noktasında bulunduğu için çok sayıda şehirden buraya kolaylıkla ulaşmak mümkün. Tuna Nehri tam ortalamasa da Viyana’nın içinden geçiyor. Şehir içerisinde Tuna’dan ayrılıp tekrar Tuna’ya dökülen kanallar var. Şehrin tarihi semtleri, dolayısıyla sıklet merkezi Tuna Nehri’nin batısında kalıyor.

Tuna Nehri Viyana'nın içinden geçiyor

Tuna Nehri Viyana’nın içinden geçiyor

1989’da vatan topraklarının dışını yeni yeni görmeye başladığım günlerde Viyana’da “işte şu görünen Tuna Nehri” dediklerinde epeyce heyecanlanmıştım. Tarih ve coğrafya derslerinden nazlı bir gelin suretinde hatırladığım, Plevne Marşı’nın “akmam” diyen Tuna’sını epeyce uzaktan, üstelik sisli bir havada yarı buçuk görmek bile beni heyecanlandırmaya yetmişti. Bazı şeylerin kendilerinden önce efsaneleri yerleşiyor insan zihnine.

Savoy Prensi Eugen'in heykeli. Atının ayakları altında ezilenin Osmanlı olduğu anlaşılıyor.

Savoy Prensi Eugen’in heykeli. Atının ayakları altında ezilenin Osmanlı olduğu anlaşılıyor.

Burası Avrupalı kimliği çok belirgin bir kent. 13. asırdan I. Dünya Savaşı sonuna kadar Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu adları altında Habsburg Hanedanı’nın yönetiminde kalmış. Avusturya’nın başka bazı Avrupa devletleri gibi uzak yerlerde sömürgeleri olmadığından homojen Avrupalı kimliğini hep muhafaza edebilmiş. Viyana’nın mimari görünümünde bu kimliğin izleri çok net görülüyor.

Viyana'da aykırı mimari örneği: Gotik bir kilise

Viyana’da aykırı mimari örneği: Gotik tarzda inşa edilmiş Adak Kilisesi (Votivkirche)

Viyana’nın merkezi bölgesini her biri sanat eseri sayılabilecek tarihi binalar donatıyor. Diğer mimari tarzlar da kendilerine yer bulsalar bile bu şehrin hâkim mimari anlayışı Barok. Tarih ve mimariden hoşlananlar için buralarda sadece dolaşmak bile yeterince keyifli. Mutlaka görülmesi gerekli denen eserler belirli özellikleriyle ön plana çıkanlar.

Kışlık Kraliyet Sarayı Hofburg

Kışlık Kraliyet Sarayı Hofburg

Bunların en başında Hofburg Sarayı’nı zikretmek gerek. İnşa edildiği 13. yüzyıldan 1918’e kadar Habsburgların kışlık kraliyet sarayı olarak kullandığı bu görkemli yapı bugün Avusturya Cumhurbaşkanlığı’na ait. Belirli bölümleri ziyarete açık.

Müzeler Bölgesi'nde Albertina Müzesi

Müzeler Bölgesi’nde Albertina Müzesi

Hofburg Sarayı’na komşu bir alan Müzeler Bölgesi (Museumsquartier) olarak düzenlenmiş. Eskiden sarayın hayvanlarının bakıldığı binalar ve açık alanlar güzel bir planlama ile çok sayıda müzenin yer aldığı bir kompleks haline getirilmiş. Aynı semtte meşhur Viyana Devlet Operası (Wiener Staatsoper) da yer alıyor.

Aziz Stefan Katedrali'nin bazı bölümleri o günlerde tadilatta idi...

Aziz Stefan Katedrali’nin bazı bölümleri o günlerde tadilatta idi…

Bu bölgeye tarihi sokaklardan yürüme mesafesi içerisinde yer alan Stefan Meydanı (Stephansplatz) Viyana’nın en önemli dini yapısını barındırıyor: Aziz Stefan Katedrali (Stephansdom). Bu katedral, Viyana’daki yaygın Barok mimarinin aksine Gotik tarzda inşa edilmiş. Yapımı 1147 yılına kadar gidiyor. Çatısındaki desenli kiremitler alışılmışın dışında bir görüntü veriyor.

Graben Caddesi'nin Stefan Meydanı'na açıldığı nokta. O gün Hırvat taraftarlar Viyana sokaklarını doldurmuştu. Stadın da dörtte üçü Hırvat idi. Ama Türk Milli Takımı'na yenilmekten kurtulamadılar...

Graben Caddesi’nin Stefan Meydanı’na açıldığı nokta. O gün Hırvat taraftarlar Viyana sokaklarını doldurmuştu. Stadın da dörtte üçünü. Ama takımları Türk Milli Takımı’na yenilmekten kurtulamadı… 

Aynı bölgede bulunan ve sadece yaya trafiğine açık olan Graben Caddesi, insanların alışveriş ve sosyalleşme amacıyla rağbet ettiği bir yer. Turistlerin de mutlaka uğrayıp zaman geçirdiği tarihi bir cadde burası.

Anker Saati

Anker Saati

Viyana ziyaretçilerinin ilgisini çeken bir eser, 1911-1914 yıllarında yapılmış olan Anker Saati (Ankeruhr). Her saat başında Avusturya tarihinin 12 önemli şahsiyetinden birinin maketi arz-ı endam ediyor. Öğlen 12:00’de ise şahsiyetlerin tamamı kendi dönemlerinin müziği eşliğinde geçit yapıyorlar. Anker Saati’nin bir benzeri de Prag’da bulunan Astronomik Saat.

 Schönbrunn Sarayı, özellikle bahçeleri ile görülmesi gerekli mekânlardan...

 Schönbrunn Sarayı, özellikle bahçeleri ile görülmesi gerekli mekânlardan…

Viyana’da görülmesi gerekli bir diğer cazibe noktası, Habsburg hanedanının yazlık saray olarak kullandığı Schönbrunn Sarayı (Schloss Schönbrunn). Şehir merkezinin biraz dışında bulunan ve 16. yüzyıldan itibaren av köşkü olarak kullanılan alan, 18. yüzyıl ortalarında binaları ve devasa bahçeleri ile “saray” ismini hak edecek kıvama getirilmiş. Hofburg ve Schönbrunn’un yanı sıra görülmesi gereken bir üçüncü saray ise şehir merkezinde bulunan ama bizim görme fırsatımız olmayan Belvedere Sarayı.

Tuna Kulesi'nden Tuna Nehri

Tuna Kulesi’nden Tuna Nehri

Tuna Nehri’nin kenarında bulunan Tuna Kulesi (Donauturm) 252 metre yüksekliğinde bir televizyon kulesi. Üzerindeki iki adet restoran, 360 derece dönerek Viyana’nın panoramik seyrine imkân veriyor.

Tuna kıyısında bulunan Tuna Parkı (Donau Park)

Tuna kıyısında bulunan Tuna Parkı (Donau Park)

Avrupa’daki başka bazı şehirler kadar eğlenceli, onlar kadar cıvıl cıvıl olmadığı söylenir Viyana’nın. Gerçekten de bu şehrin ağırbaşlı bir yönü yok değil. Bununla birlikte, yüzyıllar öncesini bugüne taşıyan çok sayıda tarihi eser, saray, müze, kilise, park gibi mekânlar, meraklısına oldukça hoş vakitler vaad ediyor. Özellikle Viyana ile özdeşleşen sanatlara merakı olanlar için burası eşi benzeri bulunmaz bir kaynak.

Aziz Stefan Katedrali önünde bir poz

Aziz Stefan Katedrali önünde

Ayrıca, vakti ve imkânı olanlar için Viyana, yakın sayılabilecek bazı merkezlerle birlikte güzel bir tatil kombinasyonu oluşturabilir. Bunlar arasında hem Avusturya’nın diğer şehirleri, hem de komşu ülkelerin Bratislava, Budapeşte, Prag, Münih, Zagreb, Lübliyana gibi şehirleri sayılabilir.

20 Yorumlar

  1. Latife Baydemir

    Ben de bir günlüğüne gezmiştim,Tuna nehrini karanlıkta kısa süreliğine görmüştüm.Hofburg Sarayı ve çevresi çok güzel hem de çok geniş.Yılbaşı zamanı sarayın yakınlarındaki parkları noel alışverişi için hazırlamışlardı.Hem ağır başlı hem de zengin bir şehir.Aziz Stefan Katedralinin yanında bulunan faytonlarla şehir turu yapılıyor.Unuttuğun bir şey var,şehrin en meşhur yemeklerinden biri şinitzel.
    Viyana’nın alınamamasında Türklerin kendi iç çekişmeleri söylense de jan sobieski’nin de başarısı inkar edilemez,adam Osmanlı savaş toplarının etkisini düşürmek için şehrin zemininde sert olan ne varsa söktürmüş,sokakları sürülmüş tarlaya çevirmiş dolayısıyla da atılan toplar yetersiz kalmış.Yazı yine güzel olmuş ellerine sağlık.

    Yanıtla
    • GezmeKeyfi

      Şnitzel’i unutmadım, özel bir sebeple bahsettiklerim hariç, gittiğim yerlerin yemeklerini anlatmamayı tercih ediyorum. Aslında yemek kültürü, gastronomi bir yerin önemli turistik unsurlarından biri, fakat bahsetmemek için bazı haklı gerekçelerim var.? Jan Sobieski meselesine bir tarihçi yorumu güzel oldu. İlgine teşekkürler…?

      Yanıtla
  2. Halil Severcan

    Bence bu yazı viyana gibi soğuk olmuş.

    Yanıtla
    • GezmeKeyfi

      Memleketimizin kıymetini bilelim. Ne güzel, sıcacık?

      Yanıtla
  3. Mehmet Dönmez

    Sayın Valim teşekkür ediyorum.
    Yine güzel bir anlatım. Gidip görme hevesi uyandıran bir yazı olmuş.
    Elinize, gönlünüze ve kaleminize sağlık.
    Benim hayalimde dağlık bir Viyana vardı. Ama görünüyor ki, Tuna’nın nazlı nazlı akışıyla ve etrafına saçtığı bereketle yeşillenen dümdüz bir ova.
    TV kulesi dışında çok yüksek bina da yok anlaşılan. Biz olsak Tuna’nın etrafını gökdelenle doldururduk.
    İnşaAllah gidip görmek nasip olur.

    Yanıtla
    • GezmeKeyfi

      Kıymetli Abim, ilginize teşekkürler. Çoğu şehri görünce bir taraftan gıpta ediyor, bir taraftan da kendi şehirlerimizin haline acıyoruz. Cennet gibi bir yurdu yaşanmaz hale getirmekte çok mahiriz maalesef. Ne diyelim, inşallah silkinir, yeni bir anlayışa geçeriz. Zararın neresinden dönülse kâr…

      Yanıtla
  4. Nalan Cetinoz

    Beni 1993 yılına götürdün. Ne de güzel anlatmışsın Viyana’ni. Avusturya da beni etkileyen ilk şey yemyeşil dogasiydi. Eline ,kalemine sağlık

    Yanıtla
    • GezmeKeyfi

      1993’ten bu yana çok olmuş. Yeniden gitmen lazım. Gerçi Avrupa şehirleri bizimkiler kadar hızlı değişmiyor. Yine de hatıraları tazelemek iyi olur?

      Yanıtla
  5. Anonim

    Kalemine sağlık çok güzel anlatmışsın. Ben gitmiştim. Yeniden hatırladım. Benzer yerleri gezmişiz. …?

    Yanıtla
    • GezmeKeyfi

      Çok teşekkür ederim ilgine. İnşallah tekrar gidersin??

      Yanıtla
  6. Âlim Barut

    Eline, diline ve kalemine sağlık her zamanki gibi güzel . Amma biz Yozgatlılar açısından iki eksiği var. Müsaadenle tamamlamak istiyorum.
    Birincisi oğlum görev yaptığı sırada bende Viyana’ya gittim, bizzat şahit oldum. Yetmiş bin Yozgatlı orada ikamet ediyor. On üç bini Akdağmadenli, benim köyümden yirmi yirmi beş aile var. Eksik ney? Evet Osmanlı fetih edemedi ama Yozgatlı Viyana’yı aldı ve yaşıyor.
    İkincisi “Viyana” adı nereden geliyor? Osmanlı yeniçerileri kaleye ulaşıp şehri ilk gördükleri, seyrettikleri sırada hayretten lisanlarıyla ” Vıııy anaaa…” demişler. “Viyana” ismi böylece oluşmuş..
    Tekrar tebrik ediyorum, selamlarımı sunuyorum.

    Yanıtla
    • GezmeKeyfi

      Sevgili Abim, önerilerin için teşekkürler. Viyana’yı anlatırken Yozgat’ı ihmal etmemem gereğini sayende anladım. Bize her yer Yozgat diyorsun yani?

      Yanıtla
  7. Anonim

    Yüreğine sağlık. Ne güzel anlatmışsınız. Sanki bütün o müzeleri, meydanları katedralleri ve hatta Tuna kalesini gezmiş gibi oldum…
    Yetmedi. Bir an önce gitme isteğim de arttı. Zaten daha önce Stefan Zweig için gitmeğe karar vermiştim, bu anlatım beni hızlandıracak gibi…
    Teşekkürler efendim…

    Yanıtla
    • GezmeKeyfi

      Ben teşekkür ederim ilgi ve iltifatınız için. Yüreğinize gezme ateşini düşürebildiysem ne mutlu…

      Yanıtla
  8. Semra Erbay

    Cografya hatta tarih ders kitaplarını sen mi yazsan acaba, çocuklar keyifle okur ve anlar ?

    Yanıtla
    • GezmeKeyfi

      Estağfirullah. Bizimki sadece boş zaman faaliyeti…

      Yanıtla
  9. MT

    Sağolasın sayın valim. Çok güzel anlatmışınız. Hatıralarımız canlandı.

    Yanıtla
  10. İ.A.

    Coğrafya gerçekten kader mi yoksa işimize mi böyle geliyor bilemedim.

    Tadımlık leziz bir sunum olmuş.

    Teşekkürler.

    Yanıtla
    • GezmeKeyfi

      Bazı sorumlulukları kadere yüklemek işimize geliyor galiba. İlginize teşekkürler….

      Yanıtla

Bir İçerik Gönder

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir