Tanzanya Gezi Rehberi
DARÜSSELAM

Darüsselam manzarası
10 Ekim 2020
Darüsselam Tanzanya’nın en büyük şehri ve eski başkenti. Hint Okyanusu sahilindeki konumuyla ülkenin aynı zamanda en büyük limanı ve ticari merkezi. 1996 yılına kadar Tanzanya’nın başkenti iken bu tarihte başkentlik payesini Dodoma’ya devretmiş.

Darüsselam sokaklarından bir görünüm
Tanzanyalıların 4,5 milyon nüfuslu Darüsselam’ı bırakıp 200 bin nüfuslu Dodoma’yı başkent yapmalarının mutlaka bir gerekçesi vardır. Ama Darüsselam ülkenin fiili başkentliğini yapmaya devam ediyor. Sadece üretim ve ticaretin merkezi olması değil, aynı zamanda birçok devlet kurumunun Darüsselam’da kalmaya devam etmesi bakımından da bu fiili durum sürüyor. Nitekim bizim de ziyaret ettiğimiz Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği Darüsselam’da konuşlu.

Darüsselam liman bölgesi
“Darüsselam”, Kur’an-ı Kerim’in iki ayetinde geçen ve “barış, selamet, esenlik yurdu” anlamına gelen bir kelime. Daha önceleri “Mzizima” olarak adlandırılan şehre 19. yüzyıldan itibaren “Darüsselam” denmeye başlanmış. Aynı kelimenin Kudüs için “Darüsselam”, “Jerusalem” ve “Yeruşalim” şekillerinde kullanıldığını hatırlatalım. Ayrıca Güneydoğu Asya’da resmi adı “Brunei Darüsselam” olan bir ada devletinin bulunduğunu da…

Hint Okyanusu kıyısında rastladığım güzellik
İnsanların turistik seyahatlerde görmeye alıştıkları türde mekânlardan Darüsselam’da fazla bulunmadığını belirtelim. Şehirdeki cami ve kiliselerin görsellik açısından kayda değer bir özelliği yok. Resmi kurumların da öyle. Kısacası bu kentte tarihi özelliğe sahip bir binaya rastlamadık desek yeridir.

Sokak arasında bir cami
Gittiğimiz sınırlı sayıdaki yerden bahsedeceğim ama bu şehrin bir yabancı için asıl görülesi yerleri sokakta, çarşıda, pazarda insanların yaşadığı doğal ortam. Zaten günlük hayat sıcak iklimin de tesiriyle ağırlıklı olarak açık alanlarda, sokaklarda yaşanıyor. Bizim kapalı mekânlarda yapılmasına alıştığımız birçok iş ve sanat burada açık alanlarda icra ediliyor.

Bu şehirde her yerde birşeyler satılan tezgahlar görüyorsunuz
Bu sebeple ben de bu gezi yazımda yerel halk için sıradan olmakla birlikte bize ilginç gelen günlük hayata dair görüntülerden bol bol paylaşmaya gayret edeceğim.

Hint Okyanusu sahili hep canlı
Hint Okyanusu sahili oldukça canlı bir bölge. Denize girenler, plajda top oynayanlar, yemek yapıp satan ve yiyenler ile boş boş vakit geçirenler sahili hareketlendiriyor. Bunlara bir de limandaki gemilerin ve balıkçı teknelerinin hareketliliğini eklemek gerekiyor.

Balık Pazarı
Deniz kıyısındaki Balık Pazarı Darüsselam’ın en canlı mekânlarından biri. Burada gelip giden, alınıp satılan, temizlenip işlenen balıkların meydana getirdiği olağanüstü bir tempo gözleniyor. Pazarda denizden yeni çıkmış taptaze balıkların pişirilip yenebileceği açık hava restoranları da mevcut. Tabii temizlik meselesi kabullenme eşiğinizin üzerinde kalırsa…

Balık Pazarı’nın mutfak kısmında hummalı çalışma
Bu temizlik meselesinde birçok mekân maalesef bizim alıştığımız asgari standartların dahi çok altında kalıyor. Yenilip içilenlerin temizliğine çok dikkat etmek gerekiyor, çünkü bizlerin bağışıklık sisteminin tanışık olmadığı hastalıklar kol geziyor o bölgelerde. Zaten gitmeden önce yaptırmanız gereken aşılar var.

Sağda solda ne olduğunu bilmediğimiz yiyecekler satılıyor
Konu buraya gelmişken bir gözlemimi paylaşmak isterim. Daha çok yabancı misafirlere ve şehrin zenginlerine hizmet verdiği anlaşılan lüks restoranlardan birinde tuvalet kabininin çok az sayıda olduğunu gördüm. Bizim standartlarımıza göre o büyüklükteki bir restoranda daha fazla sayıda tuvalet olması gerekirdi.

Açık hava restoranlar bölgesi
Biraz düşününce bunun sebebinin kültürel kodlarda gizli olduğu kanaatine vardım. Buralarda modern tuvalet kültürü gelişmediği için o restoranı yaptıranların dahi tuvalet meselesini yeterince önemsemediği, bir başka ifadeyle işin o tarafının geçiştirildiği anlaşılıyordu. Çünkü bir şey kültürüyle birlikte gerçek anlamını buluyor. O şeyin kültürel arka planı yoksa, mecburiyet hallerinde sadece “sıra savmak” ya da “geçiştirmek” için çözümler üretiliyor.

Tanzanya Milli Müzesi
Şehirde birkaç müze bulunuyor. Bunlardan bizim ziyaret ettiğimiz Tanzanya Milli Müzesi, arkeolojik bulgular ışığında tarih öncesi çağlardan günümüze o coğrafyadaki insan hareketliliği hakkında bilgi edinebileceğiniz bir yer. Aynı zamanda daha yakın tarihe ait sanat eserleri ve el yapımı ürünleri de görmek mümkün.

Müzenin bahçesindeki bu ağaç kaç yaşında olabilir?
Şehrin muhtelif yerlerinde özellikle turistlerin ilgisini çekecek tarzda el sanatı ürünler var. Bunlar ahşap, deri, boynuz gibi doğal ürünler kullanılarak yapılan ve tamamen insan muhayyilesi ve el emeği ile üretilen hediyelik eşyalar. Aralarında oldukça gösterişli, mesela büyük bir salona konduğunda göz dolduracak boyutlarda ürünler var. Bunlar için istenen paralar doğal olarak hatırı sayılır rakamlar.

Hediyelik eşya dükkanları
Bir kısım ürünler ise el yapımı olmakla birlikte daha harcıâlem, basit hediyelikler. Neticede harcanan emeği görüp bir de bizim paramıza çevirdiğiniz zaman son derece ucuz olduğu görülüyor.

Darüsselam’ın taksi-dolmuşu “dala dala”
Bir keresinde hediyelik eşya satılan çok sayıda standın bulunduğu bir yerde bu standların arkalarına geçtik. Satılan ürünlerin bir bölümü oralarda, son derece iptidai şartlarda üretiliyordu. Elektrik gibi lükslerin bulunmadığı bu yerde toprak zemine çökmüş birkaç zanaatkâr, öndeki standlarda satılan ahşap hediyelikleri yapmakla meşguldüler. Okçuların yayına benzeyen ip gerilmiş ağaç dalını, keman yayı gibi ileri geri sürterek matkap yerine kullanıyorlardı. Bu çalışma şartlarını gördükten sonra buralara daha önceden gelmiş olanların “mutlaka pazarlık yapın” tavsiyesi akla geliyor ister istemez. Gerçekten dişe diş pazarlık yapmak mı, yoksa aksine, fazladan para vermek mi daha doğru diye düşünmekten kendini alamıyor insan.

Rizeli vatandaşımızın tesisi
Darüsselam’da yatırımı olan birkaç Türk müteşebbis var. Biz heyetimizdeki işadamları ile birlikte bu işyerlerini de ziyaret edip bilgiler aldık. Bunlardan Rizeli bir işadamı, Türkiye’den beyaz eşya ve inşaat malzemeleri getirip satıyor, briket, tuğla gibi bazı malzemeleri ise orada üretiyordu. Doğal olarak işgücü çok ucuz idi. Güvenlik meselesini ise Masai kabilesinden güvenlik elemanları ile çözmüştü.

Bir Masai genci. Tipik Masailer genellikle daha ince ve uzun. Biz ancak bu arkadaşı fotoğraflayabildik.
Masailer, Tanzanya ile Kenya arasında bulunan Masai Mara bölgesinin halkına verilen isim. Masai erkekleri, karşıdan baktığınızda fark edilecek kadar ince yapılı ve uzun boylu, genellikle kırmızı kıyafetler giyen, ellerinde “Masai bastonu” taşıyan insanlar. Bunlar öteden beri savaşçı karakterleri ile maruf bir topluluk.

Otel personelinin neden Osmanlı fesi giydiğini anlayamadık…
Bugün de birçok yerde güvenlik elemanı olarak istihdam ediliyorlar. Çünkü acıma nedir bilmiyorlar, gerektiğinde bastonlarını sopa olarak kullanarak kafa göz kırmaktan çekinmiyorlar. Dolayısıyla kimse onlara bulaşmak istemiyor. Hukuk düzeninin yeterince gelişmediği ülkede caydırıcı güç, bir başka ifadeyle “önleyici kolluk” görevini böylece Masailer yapmış oluyorlar.
Kalemine sağlık?
Çok teşekkürler Semra.?