Moğolistan Gezi Rehberi

Taşa kazınmış tarihimiz…

MOĞOLİSTAN

İLGİLİ SAYFA:

> Ulanbator ve Civarı

 

Türk adının, Türk Milleti’nin isminin geçtiği ilk Türkçe metin. İlk Türk tarihi. Taşlar üzerine yazılmış tarih…

Prof. Dr. Muharrem ERGİN

14 Eylül 2020

2014 yılında resmi bir program vesilesiyle Moğolistan’ı görme fırsatımız oldu. Turistik açıdan alışılmışın dışında bir yeri görmek şüphesiz farklı bir tecrübe idi bizim için. Fakat bu seyahati daha da anlamlı kılan şey, Türklerin atayurdunu ziyaret edip kendi tarihimize dair bilinen ilk yazılı eserleri görme imkânına kavuşmamız oldu.

Atlı Cengiz Han Heykeli

Atlı Cengiz Han Heykeli

Bizim gittiğimiz dönemde THY’nin İstanbul-Ulanbator seferleri Kırgızistan’ın Başkenti Bişkek’te aktarma yapılarak gerçekleştiriliyordu. Hem gidişte, hem dönüşte uçak bir saat kadar Bişkek Havaalanı’nda durarak yolcu iniş-binişlerini temin ediyor, sonra yoluna devam ediyordu. Biz de gidişte ve dönüşte birer saatlik bekleme sürelerini Bişkek Havaalanı’nda oyalanarak geçirdik. Öğrendiğime göre 2019 yılından itibaren THY Ulanbator’a aktarmasız uçmaya başlamış.

Ulanbator şehir merkezinden bir görünüm

Ulanbator şehir merkezinden bir görünüm

Moğolistan, “Orta Asya” dendiğinde insanın muhayyilesinde canlanan uçsuz bucaksız bozkırların vatanı. Kuzeyinde ve güneyinde iki büyük gücün arasına “tost” misali sıkışmış bir ülke. Kuzeye dönünce Rusya’yı, güneye dönünce Çin’i görüyor. Doğal olarak bütün kaderi bu gerçeğin etrafında şekilleniyor. “Coğrafya’nın kader olduğu” hakikatini bir kez daha hatırlatıyor insana. Bu sıkışmışlık halinden kurtulmak isteyen ve yeni ittifaklar arayan Moğolistan, 2011 yılında birisi Türkiye olmak üzere 6 müttefik belirleyerek bunları “Üçüncü Komşu” olarak açıkladı.

Ulanbator'un merkezinde Cengiz Han Meydanı

Ulanbator’un merkezinde Cengiz Han Meydanı

Moğolistan’ın 1,5 milyon kilometre kare genişliğinde devasa bir coğrafyası var. Türkiye topraklarının neredeyse iki katı. Buna mukabil toplam nüfusu 3,2 milyon. Demek ki kilometrekareye sadece 2 kişi düşüyor. Ülke içerisinde karayoluyla seyrederken de, uçakla giderken de Moğolistan’daki bu düşük nüfus yoğunluğu açıkça görünüyor. Ülke topraklarının büyük bölümü bozkır, güneyinde ise Gobi Çölü yer alıyor. Bunların üzerine bir de dağlık kesimleri ilave ettiğinizde ekim dikime müsait fazla bir alan olmadığı ortaya çıkıyor.

Bozkırda her yer yol olabilir

Bozkırda her yer yol olabilir

Giden herkesin dikkatini çeken bir ayrıntı şu: Zaten yol altyapısının çok zayıf olduğu bu ülkede bozkırların içerisinde her yer duruma göre “yol” olabiliyor. Herkes gözüne kestirdiği yerden geçiyor, böylece aynı hat üzerinde onlarca patika oluşabiliyor. Bu gerçekten hareketle “Moğol yolunu bulur” diye bir de latife üretilmiş.

Bozkırın orta yerinde "ger" etrafında bir hayat

Bozkırın orta yerinde “ger” etrafında bir hayat…

Coğrafya bu kadar geniş, nüfus bu denli az olunca insanların hayat tarzı da, iş yapma biçimi de buna göre şekilleniyor. Öyle ki, kırsal alanlarda geçim ağırlıklı olarak hayvancılığa dayalı ve her bir aile gözün alabildiği kadar alana tek başına sahip. Bu alanın merkezinde bulunan ve “ger” adı verilen çadırda yaşayan aile, dört bir yanda neredeyse ufuk çizgisine kadar olan bölgede hayvanlarını otlatabiliyor, geçimini sağlıyor. Kırsal alanlarda seyahat ederken hayvan sürülerini ve ger’lerin etrafında şekillenen dünyayı daha yakından görebiliyorsunuz.

Evlerin yanındaki yuvarlakların her biri bir "ger"

Evlerin yanındaki yuvarlakların her biri bir “ger”

Moğolların günlük hayatında çok önemli yer tutan “ger” konusunu Ulanbator sayfamızda daha etraflıca anlatacağız. Şu kadarını söyleyelim, devlet fakir ailelere daha ziyade şehirlerin kenar semtlerinde belli büyüklükte arsa verip ev yapmalarına yardımcı oluyormuş. İnsanlar ger’e öyle alışmış ki, evini inşa ettikten sonra yanına bir de ger yapıyor ve vaktinin bir bölümünü orada geçiriyormuş. Neredeyse her evin bahçesinde bir de ger olduğunu hayretle gördük.

Cengiz Han Heykel Kompleksi'ndeki dev kamçı

Cengiz Han Heykel Kompleksi’ndeki dev kamçı

Hayvancılık geniş arazilerde geleneksel usullerle yapılıyor. Hayvanlar için genellikle herhangi bir barınak yapılmıyor. Bu yüzden özellikle sıcaklığın çok düştüğü gecelerde çok sayıda hayvan telef oluyormuş. Moğolistan’daki hayvanların büyük bölümü küçükbaş olmakla birlikte, azımsanmayacak miktarda sığır, deve ve at da yetiştiriliyor. Hayvancılık böylesine yaygın olunca hayvan ürünleri de ciddi bir ekonomik değer haline geliyor. Deri ve yün üretimi de çok önemli ama kaşmirden özellikle bahsetmek lazım. Dünya kaşmir üretiminin yaklaşık dörtte birini tek başına Moğolistan sağlıyor. Nitekim ziyaretimiz sırasında hediye olarak kaşmir ürünlerden alıp götürebileceğimiz ısrarla vurgulandı.

Gorkhi-Terelj Milli Parkı'nda dinozor heykelleri

Gorkhi-Terelj Milli Parkı’nda dinozor heykelleri

Bu arada belirtmekte fayda var, ülkenin geri kalmışlığı ve geleneksel usullerin yaygın oluşu, hayvansal ürünlerin yeteri ölçüde değerlendirilememesine sebep oluyor. Hâlihazırda gariban Moğol hayvan yetiştiricisinin elindeki ürünler Çinli, Koreli ve Japon müteşebbisler tarafından ucuza alınıp yüksek kârla satılıyormuş.

Buradan şu çıkıyor: Moğolistan’da büyük ve bakir bir iş potansiyeli var. Türk iş insanları, özellikle deri ve yünü yerinde mamul veya yarı mamul hale getirecek tesis kurdukları takdirde, bu ürünleri uluslararası pazarlarda çok kârlı bir şekilde satabilirler. Nitekim ben de bu potansiyeli gördükten sonra Moğolistan dönüşü tanıdığım bazı işadamlarını arayarak bu yönde bilgilendirdim.

Tonyukuk Kitabeleri

Tonyukuk Kitabeleri

Türklerin tarih sahnesine ilk nereden çıktıkları konusunda farklı tezler ortaya atılmış durumda. Böyle bir konuda ihtilaf yaşanmasının bana göre birkaç muhtemel sebebi var. Birinci sebep göçebe hayat tarzının hâkim olması dolayısıyla sabit bir yerleşim anlayışının geri planda kalması, böylece net koordinatlar belirlemenin zorlaşması. İkinci sebep Türklerde yazılı kültürden ziyade sözlü kültürün hâkim olması, böylece elde yeterli verinin bulunmayışı. Bu sebeplere bir de halen yaşadığımız Anadolu topraklarının kadimden beri sahibi olduğumuz iddiasını temellendirmek amacıyla kendimize bu coğrafyadan bir anavatan üretme yaklaşımını ilave edebiliriz.

Hükümet Merkezi önünde Moğol savaşçısı heykeli

Hükümet Merkezi önünde Moğol savaşçısı heykeli

Bu sorunun kesin cevabını vermek elbette bu yazının konusu değil. Bununla birlikte Türk Milleti’nin anavatanının Orta Asya olduğu konusunda bir genel kabul var. Orta Asya dediğimiz topraklar günümüzde tek bir devletin sınırlarına sıkıştırılmayacak kadar geniş bir alanı ifade ediyor. Ama Türk tarihi bakımından Orta Asya’nın Moğolistan’a karşılık gelen bölümü özel bir öneme sahip. Mesela Göktürklerin Başşehri olan Ötüken günümüzün Moğolistan’ında bulunuyor. Türklere ait bilinen ilk yazılı eserler de yine bugünkü Moğolistan topraklarında bulunan Orhun Kitabeleri.

Tonyukuk Kitabeleri 1300 yıldır ayakta...

Tonyukuk Kitabeleri 1300 yıldır ayakta…

Orhun Kitabeleri ya da Orhun Anıtları denince öncelikle kastedilen eserler, Ulanbator’un 450 km kadar batısında, Orhun Nehri’nin yakınında yer alan yazıtlardır. Göktürk Devleti zamanında yazıldıkları için “Göktürk Kitabeleri” olarak da adlandırılıyorlar. Bunlardan Kül Tigin Anıtı 732, Bilge Kağan Anıtı ise 735 yılında yazılmış. Bu anıtlar ve etraflarındaki irili ufaklı başka tarihi eserler, TİKA tarafından 2008 yılında inşa edilen Moğolistan Türk Müzesi’nde sergileniyor. Karakurum kasabasından anıtların bulunduğu noktaya kadar giden 46 km’lik yolu da bizim devletimiz yaptırmış.

Büyükelçimizle birlikte ger'lerine misafir olduğumuz yaşlı Moğol çifti

Büyükelçimizle birlikte ger’lerine misafir olduğumuz yaşlı Moğol çifti

Ulanbator’dan bu kitabelere gitmek için meşakkatli bir yolda 7-8 saat seyahat etmek, sonra da aynı yolu geri dönmek gerekiyordu ki bizim Moğolistan’daki süremiz bunun için yeterli değildi. Bu yüzden bu eserlerin bulunduğu yere gidemedik. Buna karşılık Orhun Kitabeleri’nin üçüncüsü olan ve Ulanbator’a 60 km mesafedeki Tonyukuk Kitabeleri’ne gittik. Buna dair bilgileri Ulanbator ve Civarı sayfamızda bulacaksınız.

Atlı Heykel yakınlarında turistik ger'ler

Atlı Heykel yakınlarında turistik ger’ler

Milletimize dair ilk yazılı kayıtların Moğolistan’da bulunmasından hareketle bu yazının başlığını önce “Tarihimizin Sıfır Noktası” koymayı düşünmüştüm. Sonra bu ifadenin kendimize haksızlık yapmak anlamına geleceğini fark ettim. Çünkü Türk tarihi bu kayıtlardan çok daha geriye gidiyor. Elde yazılı bir belgenin olmaması ya da henüz keşfedilmemesi durumu değiştirmiyor.

Yol işçilerinin konaklamak için kullandıkları ger

Yol işçilerinin konaklamak için kullandıkları ger

Moğolistan bahsinde biz tanışmamış olsak bile Dukha (Duha) Türkleri’ne de değinmek gerek. Ülkenin kuzeybatısında, Rusya sınırına yakın bir bölgede yaşayan Dukha Türkleri, avcı-toplayıcı usulleri günümüzde dahi sürdüren yarı göçebe bir topluluk. O bölgede yaşayanların sayısı 300’ün altına düşmüş; Moğolistan geneline dağılanlarla birlikte toplamda 500 kadar, bir avuç insan. Ehlileştirdikleri ren geyiklerinin hem et, süt ve derilerinden istifade ediyorlar, hem de at gibi biniyorlar.

Cengiz Han Heykel Kompleksi'nin ana nizamiyesi

Cengiz Han Heykel Kompleksi’nin ana nizamiyesi

Dukha Türkleri’nin sınırın Rusya tarafındaki Tuva bölgesinden geldiklerine inanılıyor. Yine de gerek hayat tarzları, gerekse Türkçe’nin konuştukları lehçesi dikkate alındığında sanki yüzyıllar öncesinde Orta Asya’dan batıya göç etmeyip oralarda kalan soydaşlarımız gibi geliyor insana. Yaşadıkları çadırlar ilginçtir, Moğolların “ger”lerine değil, Kızılderililerin konik çadırlarına benziyor. Kızılderililerle Türkler arasında etnik bağ kuranlar için ilginç bir ayrıntı olabilir bu.

Kırsal bölgede ilginç kaya oluşumları

Kırsal bölgede ilginç kaya oluşumları

Tarihi kaynaklarda pek de hayırla anılmayan bir toplum Moğollar. Geçtikleri yerleri yakıp yıkan, medeniyete dair bütün birikimleri bir anda yok eden, astığı astık, kestiği kestik, barbar bir kavim olarak anlatılıyorlar. Bu bakış açısı bir gerçeğe mi dayanıyor, yoksa tarafgir Batılı bakış açısının neticesi midir, bilemeyiz. Bu kötü şöhretin hak edilip edilmediğini tarihçilere bırakalım.

Tumen Enkh adlı grubun gösterisi

Tumen Enkh adlı grubun gösterisi

Bizim görebildiğimiz kadarıyla günümüzün Moğolları geçmişleriyle gurur duyan, bir kültür ve medeniyet inşa ettikleri iddiasında olan ve onu yaşatmaya çalışan bir toplum. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla 1990’lardan itibaren Stalinist politikaları terk edip çok partili sisteme geçerek daha demokratik bir yönetim anlayışını benimsemişler. Komünist dönemin etkileri bugün dahi hissedilmekle birlikte artık dünyaya daha açık, halen içinde bulundukları siyasi ve ekonomik zorluklardan kurtulma çabası içerisinde olan, bunun için de yeni ittifaklara kapı aralayan bir görünüm sergiliyorlar.

*******************

Moğolistan hakkındaki bu genel girişten sonra ULANBATOR ve CİVARI yazım için tıklayın.

6 Yorumlar

  1. Nergis

    Elinize sağlık çok özenli hazırlanmış harika bir gezi yazısı olmus

    Yanıtla
    • GezmeKeyfi

      Çok teşekkür ederim Nergis Hanım. Diğer yazılarıma da beklerim ?

      Yanıtla
  2. Mehmet Dönmez
  3. Anonim

Bir İçerik Gönder

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir