Çekya Gezi Rehberi

PRAG

 

 

Karl Köprüsü üzerinden Prag'ın Küçük Şehir bölgesi

Karl Köprüsü üzerinden Prag’ın Küçük Şehir bölgesi

5 Eylül 2020

Çekya’nın başşehri Prag, 1,3 milyon nüfusu ile ülkenin açık ara en büyük şehri ve Avrupa’nın en gözde turistik merkezlerinden biri. Konumu dolayısıyla Avrupa’nın birçok ülkesinden kolay ulaşılabilir olması bu açıdan önemli bir avantaj, fakat hiç şüphe yok ki asıl sebep Prag’ın sahip olduğu turistik cazibe. Şehrin her noktası, özellikle tarihi bölgeler mimari harikası eserlerle dolu.

Kadife Devrimin gerçekleştiği Wenceslas (Vaclav) Meydanı

Kadife Devrimin gerçekleştiği Wenceslas (Vaclav) Meydanı

Prag hakkında yazılan gezi yazılarındaki görülmesi gereken yerlere dair listeler çok önemli şüphesiz. Bu tür listelere girmediği halde şehirde dolaşırken adım başı estetik duygularınızı coşturan binalarla, sizi selamlayan sanat eserleriyle karşılaşmanız, insanı farklı bir zaman dilimine taşıyan sokaklarda kaybolmanız son derece sıradan bir durum. Yüzyıllar boyunca her bir taşın dantel gibi işlenerek sanat eserine dönüştürüldüğü bir şehirden bahsediyoruz zira. Kiliseler, saraylar ve diğer binalar kulelerle öylesine süslenmiş ki, buraya bu sebepten “Yüz Kuleler Şehri” de deniyor. Tabii şehrin “romantizmin merkezi” olarak takdim edilmesi de, bazı münferit mekânların şu veya bu özelliğiyle öne çıkarılması da bir pazarlama başarısı. Ama Prag’ın gerçek güzelliği ve cazibesi bu başarıyı ziyadesiyle hak ediyor.

Prag Kalesi'nin kapılarından biri

Prag Kalesi’nin kapılarından biri

Prag’ın zaman zaman Budapeşte ile mukayese edildiğine, hangisinin daha güzel olduğu konusunda fikirler serdedildiğine şahit oluyoruz. Her kentin kendine has özelliklerinin olduğunu, hangi açıdan bakıldığına bağlı olarak bazen birinin, bazen öbürünün öne çıkabileceğini kabul etmemiz lâzım. Bire bir kıyaslama ne mümkün, ne de anlamlı. Bununla birlikte fikrimizi söylememiz gerekirse, Budapeşte’nin Türk tarihiyle olan ilgisi ve gönül telimizi titreten “bize ait” eserler dolayısıyla bize daha sıcak geldiğini belirtebiliriz. Anlaşıldığı üzere bu değerlendirme oldukça sübjektif bir temele dayanıyor, yoksa bahse konu her iki şehir de gezip görülmeyi gerçekten hak ediyor.

Astronomik Saat'in bulunduğu kulede meraklı turistler

Astronomik Saat’in bulunduğu kulede meraklı turistler

Prag’ın tarihi bölgesi iki ana mahalleden oluşuyor: Vltava Nehri’nin doğusunda yer alan Eski Şehir bölgesi ile batısında bulunan Prag Kalesi ve civarı. Tarihi bölgeleri yürüyerek gezmek mümkün. Fakat yürüyerek gezilebilecek bölgelerde görülmesi gereken o kadar çok yer var ki, Prag’a en az iki tam günü ayırmakta fayda var. Eğer daha serbest bir zaman geçirmek istiyorsanız, mesela park ve bahçelerde eğleşmek, müzelere de yeterince vakit ayırmak arzusundaysanız bu süreyi daha da artırmanız gerekiyor.

Prag'da bir pazar yeri

Prag’da bir pazar yeri

Bu iki mahallenin dışında bir de Yeni Şehir bölgesi (Nové Město) var. “Yeni” dendiğine bakmayın, buradaki yerleşimin başlangıcı 14. asra dayanıyor. Bitişik bulunduğu Eski Şehir denilen bölgeden ayırmak için bu ad verilmiş. Prag’ı tanımak adına o bölgeye gitmek de gerekli. Ayrıca bir de Eski Şehir bölgesi içerisinde yer alan ve Josefov olarak adlandırılan Yahudi Mahallesi’nden söz etmek lâzım. Yahudilerin Avrupa’daki serencamı dolayısıyla buradaki Yahudi nüfus eskiye oranla büyük ölçüde azalmış. Ayrıca 19. asır sonları ile 20. asrın başlarında mahallede yenileme adıyla önemli ölçüde “kentsel dönüşüm” yaşanmış. Dolayısıyla birkaç sinagog ve tarihi Yahudi Mezarlığı dışındaki hemen hemen bütün eski yapılar yıkılıp yenilenmiş.

Eski Şehir Meydanı'nda hararetli gece mesaimiz

Eski Şehir Meydanı’nda hararetli gece mesaimiz

Eski Şehir bölgesi (Staré Město), Prag’ın tarihi havasını teneffüs etmek için ideal bir bölge. Her adımınızda asırları bugüne taşıyan küçük ya da büyük bir eserle karşılaşacağınız, sokaklarında dolaşırken kendinizi Ortaçağ’da hissedeceğiniz bir müze-semt. Bunca badireden geçmiş, siyasi çalkantılar yaşamış, savaşlara sahne olmuş bir şehrin tarihi dokusunu böylesine muhafaza ediyor olması takdire şayan. Bunun nemasını toplamak da haliyle analarının ak sütü gibi helâl. Allah’ın bahşettiği tabii güzelliklere hiçbir katkı yapmadan, bir medeniyet emaresi ortaya koymadan, dahası geçmişte yapılmış eserleri koruma külfetine katlanmadan yılda bilmem ne kadar turizm geliri ummanın hiçbir gerçekçi tarafı yok doğal olarak.

Jan Hus Anıtı

Jan Hus Anıtı

Eski Şehir bölgesinde, diğer Avrupa şehirlerinde görmeye alıştığımız üzere bir Eski Kent Meydanı (Staroměstské náměstí) bulunuyor. Nerede kalındığına da bağlı olarak şehri gezmeye bu meydandan başlanabilir. Diğer örneklerde olduğu gibi Prag’daki Kent Meydanı da tarihi binalarla çevrili, insanların toplaşıp vakit geçirdiği, etrafındaki kafelerde oturduğu, bol bol resim çektirdiği… kısacası yerli olsun yabancı olsun herkesin uğrak yeri olan bir buluşma ve sosyalleşme alanı. Meydanın orta yerinde görkemli bir Jan Hus Anıtı bulunuyor. Anıt, Jan Hus adındaki Hristiyan reformcunun 1415 yılında idam edilişinin 500. yılı anısına 1915’te yapılmış. Bir tür iade-i itibar örneği bir başka deyişle.

Astronomik Saat

Astronomik Saat

Meydanın bir köşesinde Aziz Nikolas Kilisesi (Kostel sv. Mikuláše) bulunuyor. Yapımı 1735’te tamamlanan bu kilise oldukça gösterişli olsa da, Kent Meydanı’na gelenlerin dikkatini daha çok diğer köşede bulunan Astronomik Saat (Pražský orloj) çekiyor. Eski Belediye Sarayı’nın kulesinde yer alan ve 1410 yılında yapılan saat, adından da anlaşılacağı üzere gök cisimleri hakkında çeşitli bilgiler veriyor. Ama insanların saatin önünde birikip sabırsızlıkla beklemelerine sebep olan olay her saat başı 27 saniye boyunca devam eden bir gösteri. Saat başlarında saatin farklı yerlerindeki kukla ve figürler çeşitli hareketler sergilemeye başlıyorlar. Kadranın üzerindeki iki pencerede ise 12 havariyi temsil eden kuklalar geçit resmi yapıyorlar. En üstteki horozun ötüşü ile resital sona eriyor. Bu gösteri günümüz insanları için çok basit bir teknolojiyi ifade etse de, yüzyıllar öncesinde yapıldığı dikkate alındığında büyük bir başarı sayılmalı. Yine de Prag’ı her ziyaret edenin “mutlaka görmesi lazım” şeklinde iddialı bir biçimde takdim edildiği için izleyenlerde “aa, hepsi bu muymuş” şeklinde bir hayal kırıklığına yol açması da kaçınılmaz oluyor.

Astronomik Saat'in bulunduğu Eski Belediye Sarayı'nın kulesi

Astronomik Saat’in bulunduğu Eski Belediye Sarayı’nın kulesi

Prag’ın Astronomik Saati, Viyana’daki Anker Saati’ni (Ankeruhr) akla getiriyor. 1911-1914 yıllarında yapılmış olan bu saatte de, her saat başında Avusturya tarihinin 12 önemli şahsiyetinden biri görünüyor. Öğlen 12:00’de ise şahsiyetlerin tamamı kendi dönemlerinin müziği eşliğinde geçit yapıyorlar.

Tyn Kilisesi

Tyn Kilisesi

Eski Kent Meydanı’ndan bir bina ötede Prag’ın siluetinde mutlaka yer alan yapılardan biri bulunuyor: Tyn Kilisesi (Týnský chrám). Farklı mimarisi ile ilk gördüğünüzde hemen tanıyacağınız, Hz Âdem ile Hz Havva’yı simgeleyen iki kulesinin üzerinde daha küçük kuleler bulunan, böylece muhtemelen Prag’ın “Yüz Kuleler Şehri” unvanına önemli katkıda bulunan bir kilise burası. 14. yüzyılda başlayan inşası 16. yüzyıl başlarına kadar sürmüş. Bu yüzden Gotik mimari ile yapılsa bile çeşitli dönemlerin farklı mimari anlayışlardan da etkilenmiş.

Belediye Evi

Belediye Evi

Buraya yürüme mesafesindeki Belediye Evi (Obecní dům) adıyla bilinen bina, hoş mimarisinin yanı sıra Çekoslovakya’nın kuruluşunun ilan edildiği yer olma özelliğiyle de ön plana çıkıyor. Bugün ise çok sayıda salonunda opera, tiyatro, konser gibi sanat faaliyetleri düzenleniyor.

Barut Kulesi

Barut Kulesi

Belediye Evi’nin bitişiğinde şehrin kapılarından biri olarak inşa edilmiş Barut Kulesi veya Barut Kapısı (Prašná Brána) adlı bina bulunuyor. 1475’te yapılan bu bina, eskiden taç giyme törenlerinin başladığı nokta imiş. 17. yüzyıldan itibaren barut deposu olarak kullanıldığından bu adı almış.

Eski Şehri Meydanı'nda Aziz Nikolas Kilisesi

Eski Şehir Meydanı’nda Aziz Nikolas Kilisesi

Prag’da farklı amaçlara hizmet eden çok sayıda tarihi kule var. Bunların hemen hemen tamamı, Tyn Kilisesi’ni anlatırken de değindiğimiz üzere, bir büyük kulenin etrafında küçük kulelerin sıralandığı bir mimari anlayışla inşa edilmiş. Kulağa detay gibi gelse de, başka yerde pek rastlamadığımız bu mimari anlayış, Prag’ın siluetini başka kentlerden ayıran bir özellik haline gelmiş.

Bohemya Dükü Wenceslas’ın (Vaclav) heykeli

Bohemya Dükü Wenceslas’ın (Vaclav) heykeli

Aynı bölgeye birkaç dakikalık yürüme mesafesinde bulunan Wenceslas Meydanı veya diğer adıyla Vaclav Meydanı (Václavské náměstí), 750 metre uzunluğunda bir alan. Bir ucunda bütün ihtişamıyla Çek Ulusal Müzesi (Národní muzeum), onun önünde ise Aziz kabul edilen Bohemya Dükü Wenceslas’ın, diğer adıyla Vaclav’ın heykeli bulunuyor. Ortaçağda at pazarı olarak kullanılan bu alan, zaman içerisinde ülke tarihinin birçok önemli olayına sahne olmuş. Kayda değer son özelliği, 1989’daki Kadife Devrim’e giden süreçte kitlesel gösterilerin gerçekleştiği alan olması.

Prag'ın ortasından geçen Vltava Nehri

Prag’ın ortasından geçen Vltava Nehri

Bir şehrin nehirle bütünleşmiş olması ona birçok bakımdan farklı özellikler katıyor. Her şeyden önce kent mimarisi ve estetiği açısından önemli bir artı değer bu. Tarımsal faaliyetlerin olmazsa olmazı. Ayrıca şehir içi ve şehirlerarası ulaşım ve taşımacılığa imkân sağlaması da çok mühim. Avrupa’nın fiziki şartları nehirlerden azami derecede yararlanmayı mümkün kılıyor. Tabii nehir yataklarının ve su yollarının ıslah edilmesi, gerekli yerlere kanallar yapılması gibi insan eliyle yapılan katkıların önemi de unutulmamalı. Türkiye’nin fiziki şartlarının nehirlerden istifade etmeyi zorlaştırdığı bir gerçek ama alternatif yararlanma imkânlarını yeterince devreye sokamadığımız da bir diğer acı gerçek.

Karl Köprüsü Prag'ın en çok rağbet gören yerlerinden biri...

Karl Köprüsü Prag’ın en çok rağbet gören yerlerinden biri…

Prag, Avrupa’daki pek çok benzeri gibi içerisinden nehir geçen kentler sınıfına dâhil. Daha kuzeyde Elbe Nehri ile birleşecek olan Vltava Nehri süzülüyor Prag’ın içinden. Nehrin iki yakasını birleştiren çok sayıda köprü inşa edilmiş. Bunlar arasında en fazla rağbet göreni hiç kuşkusuz Charles Köprüsü, diğer adıyla Karl Köprüsü (Karlův most). Yapımı 1357-1402 yılları arasında süren köprü, iki tarafındaki kuleler ve üzerindeki 30 heykelle tam bir sanat eseri. Araç trafiğine kapalı olan köprüyü akın akın gezen ziyaretçiler arasında geçmeniz gerekiyor. Şehrin sembol mekânlarından biri olduğu için ilgi gerçekten çok yoğun.

Osmanlı zindan bekçisinin bezgin ve bıkkın hali

Osmanlı zindan bekçisinin bezgin ve bıkkın hali

Heykeller arasında bizim açımızdan en ilginç olanı, bir Osmanlı zindan bekçisinin heykeli. Bekçinin umursamaz tavrı ve koca göbeği ile hakaretamiz bir tarzda resmedilmesi Osmanlı’ya beslenen bir düşmanlığın eseri ise hadi neyse, neticede rakip bir devlet burası. Düşmanını tahkir etmek istedi diye düşünebiliriz. Yok, o günkü Osmanlı memurlarının gerçek halini yansıtıyorsa işte asıl bu vahim. Genetik bilimi aleyhimize çalışıyor demektir.

Tarihi Prag sokakları

Tarihi Prag sokakları

Bizdeki Horasan harcında olduğu gibi bu köprünün harcında da dayanıklılığı artırması için yumurta akının kullanıldığı ifade ediliyor. Bununla ilgili insanları gülümseten bir de rivayet üretilmiş. Rivayet o ki, bu devasa köprü için çok fazla yumurta gerektiği için memleketin her tarafından yumurta istenmiş. Uzaktaki bölgelerden bazılarının halkı ise kırılmasın diye yumurtaları haşlayıp göndermiş!

Prag Kalesi ve civarının görünümü

Prag Kalesi ve civarının görünümü

Karl Köprüsü’nden geçtikten sonra ulaşılan batı yakasında görülecek yerlerin merkezini Prag Kalesi teşkil ediyor. Şehre hâkim bir noktada bulunan kalenin temellerinin 9. asır sonlarında atıldığı tahmin ediliyor. Kaleyi tek bir bina olarak düşünmemek gerek. Her biri ayrı ayrı görülmeyi hak eden çok sayıda eserin meydana getirdiği 70 dönümlük bir kompleks burası. Açık alanlar ve binaların büyük kısmı bugün ziyarete açık. Salonlarında zaman zaman çeşitli sergiler düzenleniyor.

Aziz Vitus Katedrali

Aziz Vitus Katedrali

Kalenin içerisinde bulunan Aziz Vitus Katedrali (Katedrála sv. Víta), Çekya’nın en büyük ve manevi değeri en yüksek katedrali. Kralların taç giyme merasimlerine de ev sahipliği yapmış. Gotik mimarinin en gösterişli örneklerinden biri. İnşa edildiği yerde daha önce başka katedraller bulunmakla birlikte, bugünkü binanın yapımına 1344’te başlanmış. Lâkin savaşlar dolayısıyla sık sık kesintiye uğramış. Aradan geçen yüzyıllarda çeşitli eklentiler inşa edildiyse de günümüzdeki haline 19. asrın sonlarında kavuşabilmiş. Ziyarete de açık olan Güney Kulesi hakkında Katedralin internet sayfasında şu ilginç satırlar yazılı: “Tırmanma sırasında fiziksel performansınızın ölçüleceğini ve sonuçta müthiş bir manzarayla ödüllendirileceğinizi biliyor musunuz? Dünyanın en güzel şehirlerinden birisini seyretmek üzere 287 basamağı tırmanırken, antrenmansız turistleri dikkate almamış olan atalarımızı affedeceğinizi ümit ederiz.”

Aziz George Bazilikası

Aziz George Bazilikası

Katedralin karşısında bulunan diğer bir dini yapı olan Aziz George Bazilikası (Bazilika sv. Jiří) ilk olarak 920’li yıllarda yapıldıysa da, aradan geçen sürede çeşitli defalar uğradığı tahribatın ardından 20. yüzyılın başlarında bugünkü halini almış.

Altın Sokağı

Altın Sokağı

Kalenin duvarlarına bitişik şekilde yapılmış olan Altın Sokağı (Zlatá ulička) bölgeyi ziyaret edenlerin görmesi gereken bir yer. Vaktiyle kaleyi koruyan askerlerin ve kale çalışanlarının kalması için inşa edilmiş, bazısı tek katlı, bazısı iki katlı minik evlerden oluşan yaklaşık 120 metre uzunluğunda ilginç bir sokak burası. Girişi ücretli ama değer. Her bir ev farklı özelliğiyle ön plana çıksa da, hepsi geçmişte kullanılış amacını yansıtacak şekilde muhafaza edilmiş. Bunlardan 22 numaralı ev ziyaretçilerin özel ilgisini çekiyor, çünkü 1916-1917 yılları arasında yazar Franz Kafka burada yaşamış. Çekler Kafka ile gurur duyduklarını her vesileyle ortaya koyuyorlar. Henüz 40 yaşında iken veremden ölmesine rağmen çok kıymetli eserler veren bu yetenekli yazarın adına Prag’da bir de Franz Kafka Müzesi bulunuyor.

Altın Sokağı'ndaki evlerden birinin içi

Altın Sokağı’ndaki evlerden birinin içi

Prag Kalesi’ni binaları, bahçeleri ve bütün ihtişamı ile geride bırakıp, Arnavut kaldırımlı ve basamaklı sokaklardan nehre doğru bir yürüyüşe geçtiğinizde kendinizi Küçük Şehir anlamına gelen Malá Strana’da buluyorsunuz. 13. yüzyıldan beri oturulan bu bölge Prag’ın ruhunu yansıtan, her adımınızda gördüğünüz şeylerden keyif alacağınız bir semt. Birçok saray, kilise, park ve meydanı bünyesinde barındırıyor.

Kaleden inerken Küçük Şehir (Malá Strana) manzarası

Kaleden inerken Küçük Şehir (Malá Strana) manzarası

Prag’ın gezilecek o kadar çok yeri var ki, hepsini sıralamak için çok daha uzun bir gezi yazısı yazmak gerekir. Büyük ya da küçük ayırt etmeden sadece tarihi eserleri sıralayacak olursanız dahi karşınıza çok uzun bir liste çıkacaktır. Şunu söyleyelim, hiçbir özel hedefiniz olmasa bile sokaklarında kaybolmanın insana haz vereceği kentlerden birisi Prag. Adım başı tarihi bir saraya, kiliseye, müzeye, opera veya tiyatro binasına… rastlamanız mümkün.

Bu daracık sokaktan geçmeye göbeğim az kalsın engel oluyormuş...

Bu daracık sokaktan geçmeye göbeğim az kalsın engel oluyormuş…

Anlattıklarımın dışında gezmeyi hak eden yerlerin bir bölümüne biz de gittik, bir bölümünü ise gezme imkânımız olmadı. İlgilenenler için en azından bazılarından bahsedelim.

Çekya Milli Kütüphanesi Klementinum'un girişiÇekya Milli Kütüphanesi Klementinum'un girişi

Çekya Milli Kütüphanesi Klementinum’un girişi

Küçük Şehir (Malá Strana) bölgesinde bulunan ve Dünyanın En Dar Sokağı olarak sunulan bir sokak var. Burası ancak tek kişinin geçişine müsaade ettiği için girişlerine trafik ışıkları koymuşlar. Sokağın çok dar olduğuna biz de şahit olduk ama Guinness Rekorlar kitabı, bu alandaki rekorun Almanya’nın Reutlingen şehrindeki bir sokağa ait olduğunu söylüyor. Yeni Şehir bölgesindeki Dans Eden Ev de ilginç mimarisiyle turistlerin yoğun ilgisine mazhar olan noktalardan biri. 1990’larda yapılmış, biri kadını, diğeri erkeği temsil eden iki bloktan oluşuyor. İlginç gerçekten, ama Prag’ın alışılmış tarzıyla uyumlu olduğu söylenemez. Eski Şehir’den Karl Köprüsü’ne geçilen noktada bulunan Klementinum, devrinin en büyük bina komplekslerinden biri olarak inşa edilmiş. Günümüzde Çekya Milli Kütüphanesi olarak hizmet veriyor. Vltava Nehri’nin kıyısında, Lejyon Köprüsü’nün (Most Legii) ayakları dibindeki Ulusal Tiyatro (Národní divadlo) da görkemli binasıyla görenleri etkileyecek bir özellikte.

0 Yorum

Bir İçerik Gönder

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir