Özel Dosya

KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ

 

 

Lefkoşa'dan bir görünüm

Lefkoşa’dan bir görünüm

21 Ağustos 2021

Zarafeti ile Akdeniz’i süsleyen Kıbrıs, konumu ve stratejik değeri ile öteden beri bölgedeki güç odaklarının iştihasını kamçılayan bir ada. Keşke bir “istikrar adası” olduğunu da söyleyebilseydik, lakin Osmanlı hâkimiyeti altında yaşadığı üç asırdan sonra asla istikrar bulamamış, hayati önemdeki sorunlarını bugün dahi geride bırakamamış bir mahzun güzel burası.

Lefkoşa'da gotik bir katedralden dönüştürülen Selimiye Camii

Lefkoşa’da gotik bir katedralden dönüştürülen Selimiye Camii

Adanın sakinleri olan Türkler ve Rumlar arasında her zaman müspet bir seyir izlemeyen ilişkiler, 1878’den itibaren Kıbrıs’ın hükümranlık hakkının İngilizlere geçmesi, böylece üçüncü bir aktörün devreye girmesiyle daha da karmaşık hale geliyor (Bir derkenar notu olarak paylaşalım, İngiliz döneminde kurulan irtibat dolayısıyla bugün Londra’da çok sayıda Kıbrıslı Türk yaşıyor. Bir de Kıbrıs’ta trafik soldan akıyor). 1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında bağımsız bir devlet kurulsa da, Yunanistan’ın ihtirasları ve Rum tarafının sayısal üstünlüğü suistimal etmesi neticesinde Türklere yönelik zulümlerin şiddeti tırmanıyor. Bıçağın kemiğe dayandığı aşamada ise 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı geliyor.

Girne Yat Limanı, arka planda Girne Kalesi

Girne Yat Limanı, arka planda Girne Kalesi

Barış Harekâtı ile fiilen ikiye bölünen Kıbrıs, 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) ilanı ile hukuken de iki devletli bir yapıya evriliyor. Biz iki devletli diyoruz ama kuzeydeki devleti o günden bu yana Türkiye’den başka tanıyan kimse yok. Dolayısıyla başkalarının gözünde KKTC yok hükmünde ve çok çeşitli ambargoların muhatabı. Çözüme yönelik çabalardan henüz sonuç yok.

Kıbrıs davasının sembol isimlerinden Dr. Fazıl Küçük'ün heykeli

Kıbrıs davasının sembol isimlerinden Dr. Fazıl Küçük’ün heykeli

İki toplumlu federatif bir devlet yapısı öngören ve 2004’te iki toplumun oyuna sunulan Birleşmiş Milletler Annan Planı, Türkler tarafından yüzde 65 çoğunlukla “Yes be annem” sloganı eşliğinde kabul edilmesine karşılık Rumlar tarafından yüzde 76 oy oranıyla reddediliyor. Referandumdan çıkan bu tabloya rağmen Kıbrıs bir hafta sonra Avrupa Birliği üyesi yapılıyor. Böylece çözüm yanlısı Türk tarafı “cezalandırılmış”, çözüm planını reddeden Rumlar ise “ödüllendirilmiş” oluyor. Çünkü fiilen Kıbrıs’ın sadece güneyindeki Rum bölgesi AB üyesi oluyor, Türk bölgesi kapsam dışı kalıyor.

Bütün bu olumsuz ortam sebebiyle KKTC, Türkiye’ye bağımlı bir halde. Ekonomisinde tarım ve turizm gelirleri önemli olsa da, Türkiye’nin desteği olmadan ayakta durması mümkün değil. Parasal destek bir yana, bütün ihtiyaçları Türkiye üzerinden karşılanmak durumunda. Ayrı bir parası yok, Türk Lirası kullanılıyor.

Resmi bir görüşmeden çıktığımız çok mu belli oluyor?

Resmi bir görüşmeden çıktığımız çok mu belli oluyor?

Başkent Lefkoşa, Yeşil Hat denilen bir ara bölge ile ikiye ayrılmış. Bu bölünmüş şehir hem KKTC’nin, hem de Rum Kesimi’nin başkenti. Şehirdeki turistik eserlerin başında fethi takiben bir katedralden dönüştürülen Selimiye Camii geliyor. Bir de 1963 yılında bir Türk binbaşının eşi ve üç çocuğunun Rumlar tarafından katledildikleri evde açılan Barbarlık Müzesi görmeye değer. Müze evin duvarlarındaki kurşun izleri ve olduğu gibi bırakılan kan lekeleri vahşetin bugüne taşınan canlı tanıkları.

Selimiye Camii

Selimiye Camii

Girne, adanın Türkiye’ye bakan sahilinde şirin bir yerleşim. Kalesi, yat limanı ve çeşitli tarihi yapıları ile kısa sürede gezilebilecek büyüklükte.

Turistik açıdan Kıbrıs, Akdeniz’deki Girit ve Rodos gibi adalarla Adriyatik sahilindeki kentlerden esintiler taşıyan bir görünüme sahip. Şövalyeler döneminin etkisi bugün de hissediliyor. Tabii çok net Osmanlı etkisi de. Deniz-kum-güneş tatili yapmak isteyenler için ise güzel plajlar ve kaliteli oteller mevcut.

Girne Yat Limanı

Girne Yat Limanı

KKTC’ye 1999 yılında bir heyet halinde gitmiştik. Girne’de konaklamış, iki kere de Lefkoşa’ya gidip dönmüştük. Ankara’ya heyetten önce dönmem gerektiği için, adanın diğer bölgelerine gidememiştim. O günden bu yana çok uzun zaman geçtiği için ziyaretimi yenileme zamanım çoktan geldi. Gidince de Lefkoşa ve Girne’nin yanı sıra Gazi Mağusa, Güzelyurt ve Lefke şehirleri ile Karpaz adı verilen ince uzun yarımadayı görmek ve seyahatimi güzel fotoğraflarla süslemek isterim.

6 Yorumlar

  1. Zafer Akın TÜRKBEN

    Keyifli bir yazı, emeğinize sağlık.

    Yanıtla
    • GezmeKeyfi

      Çok teşekkür ederim. Selamlar…

      Yanıtla
  2. Mehmet Dönmez

    Yüreğinize ve kaleminize sağlık Sayın Valim. Kısa da olsa bilgilendirici bir yazı olmuş. Bilhassa girişteki değerlendirme çok önemli.
    İnşaAllah daha uzun bir seyahat sonucu genişletilmiş bir yazı bekliyoruz.
    (Kimbilir belki birlikte gideriz.☺️)

    Yanıtla
    • GezmeKeyfi

      Bütün temennilere amin diyorum. İlginize teşekkür ederim.

      Yanıtla
  3. Âlim Barut

    Dipkarpaz, Güzelyurt, Mağusa ve Maraş’ı gidip geldikten sonra yazarsın.
    Seyahatle birlikte Kıbrıs’ın tarihi hakkında doyurucu bilgiler verilmiş. Sayende bilgilerimizi tazeleme imkanı bulmuş olduk.
    Zahmetlerin için teşekkürler.
    Eline, emeğine ve kalemine sağlık.

    Yanıtla
    • GezmeKeyfi

      Bu yazı şimdilik genel mahiyette. Oraları gezince inşallah daha detaylı bir seyahat yazısına dönüşür. Alakanız için teşekkürler ??

      Yanıtla

Bir İçerik Gönder

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir