Özel Dosya

ALMANYA

 

 

Üzerinde Alman Halkına ithaf edildiği yazılı olan Alman Parlamentosu (Reichstag)

Üzerinde Alman halkına ithaf edildiği yazılı olan Alman Parlamentosu (Reichstag)

Unutturdular sana ana dilini

Makinaya nikâhladık gelini

Çöktük aha bükecekler belini

Yurda dön hey bacım, yurda dön yurda!

Âşık Kemterî

24 Nisan 2021

“Acı vatan” olarak başlayan macerası “Türkiye’nin 82. vilayeti”ne evrilen bir ülke Almanya. Bir ev, bir de araba parası biriktirdikten sonra köyüne dönmeyi hedefleyen yüzbinlerin bu arzusunu hep erteleyerek milyonlara ulaştığı… İlk neslin Almanca sorunu yaşadığı, ikinci neslin ara dönem sancıları çektiği, üçüncü neslin ise Türkçe ile başının belada olduğu ikinci vatan. Nasreddin Hoca’nın “ağaçtan öte yol gider” özdeyişi misali, bir kez gittikten sonra bir türlü dönülemeyen, “gurbet” ile “sıla”nın yer değiştirdiği bir hayat hikâyesi.

Berlin'in simgesi Brandenburg Kapısı

Berlin’in simgesi Brandenburg Kapısı

Almanya, II. Dünya Savaşı’nda kaybettiği, buna mukabil yoğun sanayileşme sürecinde ihtiyaç duyduğu insan gücünü başka ülkelerden karşılama yoluna gidiyor. 1955’ten itibaren İtalya, İspanya ve Yunanistan’la başlattığı “insan ithalatı” yeterli gelmeyince bu defa listeye Türkiye, Portekiz, Tunus ve Yugoslavya’yı dâhil ediyor.

Elbe Nehri kıyısında Dresden'in tarihi mekânları

Elbe Nehri kıyısında Dresden’in tarihi mekânları

İşte bizim “Alamancılar”ın gurbet macerası böyle başlıyor. Böylece dünya savaşında müttefik olduğumuz, lakin “onlar yenildikleri için bizim de yenik sayıldığımız” Almanlarla bir kere daha yolumuz kesişiyor. Almanya bu işin öyle bir sembolü oluyor ki, gurbetin adı ister Fransa, ister Belçika, isterse Hollanda olsun, gurbetçilerin hepsine “Alamancı” deniyor.

Köln Katedrali'nin Gotik mimarisi

Köln Katedrali’nin Gotik mimarisi

Almanya iki dünya savaşından da yenilgi ve ağır hasarla çıktığı halde çok kısa zamanda toparlanarak bir dünya devi olmayı başarmış. Üstelik 40 yıl boyunca Doğu ve Batı olarak ikiye bölünmesine ve her biri iki ayrı bloka ait kütleleri birleştirmesine rağmen. Gerçekten de Almanlar disiplinli, çalışkan, işini önemseyen ve önceleyen bir toplum. Şahsen tanıdığım Almanlar bu özelliği doğruladı hep. Başka türlü bu başarının elde edilmesi mümkün olmazdı. Sabahın köründe milletin işine koyulduğu, bunun için güneşten önce yollara döküldüğü bilinen bir gerçek.

Celle'deki Hoppener Evi 1532'de inşa edilmiş!

Celle’deki Hoppener Evi 1532’de inşa edilmiş!

Tabii işi hayatının merkezine koyan bu insanların dilinden de, tavrından da ziyadesiyle ciddiyet akması normal. Almanca da sert tavırlı, keskin bir dil haliyle. Bu yüzden bir  Alman’da İngiliz’in diplomatik kıvraklığını da, Fransız’ın romantik nezaketini de beklememek lazım. Söyleyeceklerini doğrudan söylerler, karşıdakinin kırılıp gücenmesini pek önemsemeden. Buradan sanat ve edebiyatta yerlerinin olmadığı sonucu çıkmasın. Bilakis, Almanlar’dan çok fazla sanatçı, şair, kültür insanı ve düşünür yetişmiş.

Münih yakınlarında Dachau Toplama Kampı'nda inşa edilen Yahudi Anıtı

Münih yakınlarında Dachau Toplama Kampı’nda inşa edilen Yahudi Anıtı

Yazdığı başarı hikâyesinin sonucu olarak Almanya bugün dünyanın 4. büyük ekonomisi, Avrupa Birliği’nin ise itici gücü. Bu ekonomik büyüklüğün sunduğu güçle AB içerisinde en belirleyici rol Almanya’ya ait. Türkiye’nin en büyük dış ticaret ortağı. Kişi başına milli gelir 50 bin ABD doları seviyesinde.

Berlin'de duvar sanatı...

Berlin’de duvar sanatı…

“Doğduğu değil, doyduğu yer” Almanya olan vatandaşlarımızın sayısı üç milyonu buluyor. 1980 ve 90’larda Almanya’da yaşayan Türklerin genellikle Türkiye’deki ideolojik bölünmeleri biraz geriden takip ettikleri gözleniyordu. Bir başka ifadeyle o yıllarda Almanya’daki Türkler arasında fikir grupları, fraksiyonlar ve cemaatlerin görünümü, 1980 öncesi Türkiye’sindeki durumu yansıtıyordu. Zaman içerisinde bu durum değişti. Oradaki Türkler hem Türkiye’yi güncel olarak takip etmeye, hem de Alman siyasetine daha fazla ilgi duymaya başladılar.

Dresden'de Kadınlar Kilisesi, Martin Luther ve ben...

Dresden’de Kadınlar Kilisesi, Martin Luther ve ben…

Yurtdışına sık sık çıkan çoğu Türk vatandaşı gibi benim yolum da defalarca Almanya’ya düştü. 1989 yılından itibaren çeşitli vesilelerle muhtelif şehirlerine gidip gelme fırsatı buldum. Fransa’nın Strazburg şehrine sıklıkla gittiğim dönemlerde ise bazen Almanya’daki havaalanlarına uçar, oradan tren ya da otobüsle Strazburg’a gidiş dönüş yapardım.

Celle'den bir sokak manzarası

Celle’den bir sokak manzarası

Almanya’yı fazla tanımadığım dönemlerde şöyle bir yanlış bir intiba edinmiştim: Almanya dünya savaşlarında yerle bir olduğu için ayakta pek fazla tarihi bina kalmamış. Şehirler baştan ayağa yenilendiği için yaşamak rahat olsa da turistik anlamda herhangi bir cazibesi bulunmuyor. Oysa zaman içerisinde gördüm ki ülkenin dört bir yanı sadece sayısız tarihi eserlerle değil, aynı zamanda sivil mimari şaheserleri ile bezenmiş. Turistik amaçla gidenleri asla hayal kırıklığına uğratmayan, aksine çok şey vaad eden bir ülke.

Münih'te 17. yüzyıl eseri Theatin Kilisesi

Münih’te 17. yüzyıl eseri Theatin Kilisesi

Türkler için Almanya sıkça gidilen ve iyi bilinen bir ülke olduğundan, kapsamlı bir seyahat yazısı yazarak herkesin bildiği şeyleri tekrar etmek istemiyorum. Bunun yerine, bulunduğum şehirlere dair kısa bilgiler verip gözlemlerimi paylaşmak daha doğru bir yaklaşım gibi geliyor.

Sağlı sollu Tiergarten adlı park, tam karşıda ise Zafer Sütunu

Sağlı sollu Tiergarten adlı park, tam karşıda ise Zafer Sütunu

BERLİN

Almanya’nın kadim başkenti Berlin, II. Dünya Savaşı sonunda parçalara ayrılan bu ülkenin yaşadığı trajediyi en derinden hisseden yer. Çünkü Berlin de aynen Almanya gibi ikiye bölünüyor. İşin ilginç yanı, şehrin tamamı Doğu Almanya topraklarının içinde kalıyor. Bir başka ifadeyle Batı Almanya’ya ait bir toprak parçası, Doğu Almanya’nın kilometrelerce içerisinde bir adacık haline geliyor. Batılı devletlerin önce parça parça edip sonra tek bir devlet haline getirdikleri batıdaki Federal Almanya, başkentini mecburen Bonn’a taşıyor.

Berlin Duvarı'nın ayakta kalan kısmı

Berlin Duvarı’nın ayakta kalan kısmı

Sovyetler’in işgali altında bulunan doğudaki Demokratik Almanya’dan batıya sürekli kaçışlar yaşanınca 1961 yılında Berlin’in orta yerinde, uzunluğu 46 kilometreyi bulan “Berlin Duvarı” örülüyor. Tarihe “Utanç Duvarı” olarak geçen bu meşhur duvara dair öyle büyük trajediler yaşanıyor ki, bunlar çok sayıda kitap ve sinema filmine konu oluyor. Doğu blokuyla beraber duvar da nihayet 1989’da dünyanın gözü önünde yıkılıyor. Böylece sadece Berlin’in iki yakası değil, iki parçalı Almanya’nın birleşmesi mümkün oluyor. Berlin ise hakkı olan başkent pâyesine yeniden kavuşuyor. Duvarın o günleri hatırlatsın diye muhafaza edilen bölümleri amatör sanatçıların eserlerini sergiliyor bugün.

Alexander Meydanı'nda sokak dansı...

Alexander Meydanı’nda sokak dansı…

Berlin’de bir ziyaretçinin görebileceği çok fazla eser var. Bunlar çoğunluğu itibarıyla Almanya’nın tarihi bakımından simgesel değer taşıyan eserler. Bazılarına kısaca değinelim. Diğer bazılarının ise fotoğrafı ile yetinelim.

Brandenburg Kapısı

Brandenburg Kapısı

Brandenburg Kapısı, Roma tarzı şehir kapılarının en ünlülerinden biri. 18. asırda yapılmış. Tepesindeki atlı heykel Napolyon’un Berlin’i ele geçirmesinden sonra Paris’e taşındıysa da, sonradan Almanların zaferi neticesinde getirilerek asli yerine konmuş. Kapının karşısındaki Tiergarten adlı devasa park ve ortasındaki Zafer Sütunu (Siegessäule) da görülmesi gereken yerlerden.

Reichstag, yani Parlamento

Reichstag, yani Parlamento

Buraya çok yakın bir yerde Alman Parlamentosu (Reichstag) bulunuyor. Tepesindeki cam kubbeyle dikkat çeken bina 19. yüzyıl eseri.

Berlin Katedrali

Berlin Katedrali

Berlin Katedrali (Berliner Dom) bu şehrin ikonik yapılarından biri. Hem görselliği, hem de manevi ağırlığı ile görülmeyi hak ediyor.

Berlin'de bir pazar yeri

Berlin’de bir pazar yeri

Berlin söz konusu olunca “Küçük İstanbul” ya da “Küçük Türkiye” diye de anılan Kreuzberg semtinden bahsetmemek olmaz. Kreuzberg, bizim Alamancıların en yoğun yaşadığı, tabelaların çoğunlukla Türkçe olduğu, kısacası kendinizi Türkiye’de hissedeceğiniz bir semt.

Gendarmenmarkt, yani Jandarma Meydanı'nda Fransız Katedrali ve Alman Katedrali yan yana...

Gendarmenmarkt, yani Jandarma Meydanı’nda Fransız Katedrali ve Alman Katedrali yan yana…

Buradaki Türklerden Yozgatlı Osman Kalın’ın ilginç hikâyesine değinerek Berlin bahsini kapatalım. Berlin Duvarı’nın dibinde, ara bölgede sahipsiz kalmış bir arsayı ekip biçen, bir de ahşap gecekondu yapan Osman Amca, kendisini çıkarmaya gelen polisleri kürekle kovalıyor. Belediye ile giriştiği hukuk mücadelesini de kazanarak ilginç bir öykünün kahramanı oluyor. 2018’de 96 yaşında vefat eden Osman Amca’nın yaşadıklarının detayları internetten bulunabilir. Almanların katı hukuk ve disiplinine rağmen böyle derme çatma bir gecekondunun orada nasıl kaldığını anlamak gerçekten zor.

Potsdam şehir merkezinden görünüm

Potsdam şehir merkezinden görünüm

POTSDAM

Berlin’e çok yakın mesafedeki Potsdam, geçmişte Prusya krallarının ikamet ettiği şehir. Bu özelliği ile uyumlu, görkemli yapılara ev sahipliği yapıyor.

Potsdam Üniversitesi'nden...

Potsdam Üniversitesi’nden…

Potsdam, saray yapmak üzere bir köylünün arazisini zorla alacağını söyleyen Kral Büyük Friedrich’e köylünün meşhur “Berlin’de hâkimler var” sözünü söylediği yer. Neticede kral sarayını başka bir yere yapıyor, saraya da o köylünün adını vererek çok “kral” bir tavırda bulunuyor.

Krala "posta koyan" köylünün işlettiği rivayet edilen değirmen

Krala “posta koyan” köylünün işlettiği rivayet edilen değirmen

DRESDEN

II. Dünya Savaşı’nda ağır hasar almasına rağmen içerisinde birçok tarihi eseri barındıran bir kent Dresden. Almanyalar birleşmeden önce Doğu Almanya topraklarında kalmış. Bugün Çekya sınırına çok yakın bir yerde bulunuyor. İçinden Elbe Nehri süzülüyor.

    Dresden'in tarihi bölgesi

    Dresden’in tarihi bölgesi

    Dresden’i ziyaret edenler, çok dar bir alanda çok sayıda tarihi eseri görme imkânı bulurlar. Bunların başında Zwinger Sarayı geliyor. Barok tarzda inşa edilmiş saray, binalarının arasında yer alan devasa avlusu ve bahçeleri ile dikkat çekiyor. Günümüzde çok sayıda müze ve galeriye ev sahipliği yapıyor.

    Zwinger Sarayı'ndan bir köşe

    Zwinger Sarayı’ndan bir köşe

    Diğer tarihi eserlerden öne çıkanlar arasında Kadınlar Kilisesi (Faruenkirsche), Kraliyet Sarayı (Residenzschloss) ve kraliyet cephaneliği olarak inşa edilmiş olan Albertinum yer alıyor.

    Çabuk çekin resmi, üşüdüm...

    Çabuk çekin resmi, üşüdüm…

    MÜNİH

    Almanya’nın güneyinde bulunan Münih, sahip olduğu çok sayıda tarihi eser ve canlı kent hayatıyla ülkenin en popüler turizm rotalarından birini oluşturuyor. Birçok Avrupa kentinde olduğu gibi burada da görülmeye değer çok sayıda esere ev sahipliği yapan bir Eski Şehir bölgesi (Altstadt) mevcut. Eserlerin detaylarına girmeden, en fazla ilgimi çeken mekânlardan ikisine değinmek istiyorum.

    Münih Olimpiyat Parkı

    Münih Olimpiyat Parkı

    Bunlardan ilki 1972 Olimpiyatları için yapılmış olan Münih Olimpiyat Parkı (Olympiapark). Hâlihazırda çeşitli spor ve sanat faaliyetleri için kullanılan park, halkın mesire amaçlı akın ettiği yerlerden biri haline gelmiş.

    Toplama kampında şimdi çoğu yıkılmış olan barakaların yeri

    Toplama kampında şimdi çoğu yıkılmış olan barakaların yeri

    İkinci mekân, Münih yakınlarında bulunan Dachau Toplama Kampı. Burası Hitler’in iktidarında ilk kurulan toplama kampı. Sakinlerinin ağırlığını Yahudiler oluştursa da, siyasi muhaliflerden Yehova şahitlerine, eşcinsellerden Romanlara kadar, cezalandırılması gerekli görülen başka kesimler de burada insanlık dışı muamelenin muhatabı olmuş.

    19. asırda yetenekli öğrencilerin barınması için yapılan, günümüzde Bavyera Eyalet Parlamentosu olarak kullanılan Maximilianeum Sarayı. Benim ise gençlik yıllarım: 1989.

    19. asırda yetenekli öğrencilerin barınması için yapılan, günümüzde Bavyera Eyalet Parlamentosu olarak kullanılan Maximilianeum Sarayı. Benim ise gençlik yıllarım: 1989.

    KÖLN

    Bir Türk geleneği olarak sahiplenip Türk misafirperverliğinin nişanesi saysak da, bildiğimiz kolonyanın anavatanı Köln. Nitekim kolonyaya “Köln suyu” (Kölnisch Wasser) deniyor. Köln’ün Fransızca adı olan Cologne ise hemen hemen “Kolonya” şeklinde telaffuz ediliyor.

    Köln'ün meşhur Katedrali

    Köln’ün meşhur Katedrali

    Köln, içinden geçen Ren Nehri ile güzelleşen bir kent. İlk sırada görülmesi gereken eseri, şehrin simgesi haline gelmiş bulunan Köln Katedrali (Kölner Dom). Bu muhteşem Gotik yapı, Köln’ün neresinden baksanız görebileceğiniz boyutlarda. 1248 yılında başlayan inşaatı 632 yılda ancak tamamlanabilmiş.

    TV Kulesi'nden Köln manzarası. Analog teknoloji günleri.

    TV Kulesi’nden Köln manzarası. Analog teknoloji günleri.

    Katedralin etrafını çevrelen Eski Şehir bölgesi (Altstadt) II. Dünya Savaşı’nda yerle bir olduysa da aslına uygun olarak yeniden inşa edilmiş. Köln’ün tarihi atmosferini yansıtan bu semt hem ziyaretçiler, hem de yerel halk için kentin kalbinin attığı bölge.

    Köln'de Büyük Aziz Martin Kilisesi

    Köln’de Büyük Aziz Martin Kilisesi

    Başta Türkler olmak üzere çok sayıda Müslüman yaşadığı için Almanya’nın şehirlerinde kimi küçük, kimi büyük çok sayıda camiye rastlanıyor. Bunların en büyüklerinden birini gittiğimizde Köln’de görmüştük. Sonradan burada modern mimari tarzında Köln Merkez Camii inşa edilmiş ve 2018 yılında ibadete açılmış.

    Hannover şehir merkezi

    Hannover şehir merkezi

    HANNOVER

    Her semtini geniş park ve bahçelerin süslediği, şirin göletler ve içinden akan Leine Nehri ile şenlenen bir kent Hannover. Böyle olunca sakinlerine tabiatla iç içe bir şehir hayatı ve keyifle yapılacak açık alan faaliyetleri vaad ediyor. Eski Şehir bölgesi (Altstadt) ise bu doğal ortamın insan eliyle daha da güzelleştirildiği bir esere dönüşmüş.

    Hannover Tren İstasyonu

    Hannover Tren İstasyonu

    Bu cazibesine rağmen Hannover’in popülaritesini zirveye taşıyan asıl konu, yıl boyu düzenlenen fuarlar. Burası tam bir fuarlar kenti. Özellikle belirli fuarların açık olduğu dönemlerde yoğun ziyaretçi alıyor. Otellerde yer bulmak imkânsızlaşıyor. Bu dönemlerde bazı evler pansiyona dönüşerek misafirler için yer açılıyor.

    Hannover'in saray görkeminde Belediye binası

    Hannover’in saray görkeminde Belediye binası

    Ben de her yıl açılan CeBit Bilişim Fuarı’na katılmak üzere Hannover’i üç kere ziyaret ettim. İlk gidişimde Türk bir ailenin bizim heyete kiraladığı evlerin birinde kalmıştım. Ev sahibi yaşlı amca, kendisi ve çocukları için 5-6 dairelik bir apartman inşa etmiş. Planını bizim alıştığımız usulle çizmekle kalmamış, evlerin içinde kullandığı mutfak ve banyo dolapları ile mobilyaları bile Türkiye’den getirtmiş. Kendi evini bize tahsis ettikleri için karı-koca o günlerde çocuklarında misafir olmuşlardı. Kaldığımız sürede amca ile çay eşliğinde güzel sohbetlerimiz oldu.

    Berlin Zafer Sütunu

    Berlin Zafer Sütunu

    …ve DİĞERLERİ

    Almanya’da Frankfurt ve Stuttgart gibi şehirlerden transit geçişlerim oldu ama buraları gördüğümü söyleyemem. Buna mukabil bazı küçük yerleri konaklayarak ya da günübirlik giderek görme imkânım oldu.

    Celle'nin tarihi evleri

    Celle’nin tarihi evleri

    Bunlardan Hannover’e yakın konumdaki Celle, son derece estetik evleri ve Ortaçağ görüntüleri veren sokakları ile şirin mi şirin bir kasaba. Baden Baden, Fransa sınırına yakın bir yerde bulunan bir kaplıca kenti. Almanca’da “baden” “banyo, hamam” anlamına geliyor. Kehl ise Fransa’nın Strazburg şehrinden Ren Nehri’nin ayırdığı küçük bir kasaba. Öyle ki, Strazburg içinde çalışan belediye otobüsleri, tek bir biletle Almanya tarafına da geçip sizi Kehl’e götürüyor.

    2003 yılından bir Baden Baden hatırası

    2003 yılından bir Baden Baden hatırası

    HÂSIL-I KELÂM

    Turistik rotaların bazılarında şu veya bu sebepten kendinizi evinizde gibi hissettiren ülkeler var. Almanya fiziki ve mimari açıdan değilse bile, orayı yurt bilmiş ve “bize göre bir dünya” inşa etmiş insanımız sayesinde evimizdeymişiz duygusunu veren bir ülke. Böylece güzel ve farklı bir coğrafyayı yabancılık çekmeden gezip dolaşma imkânı sunuyor.

    Berlin Katedrali'nin içindeki ihtişam...

    Berlin Katedrali’nin içindeki ihtişam…

    Almanya bahsini kapatırken bu ülkeye defalarca gitmeme rağmen varlığından geç haberdar olduğum bir turistik rotaya değinmek istiyorum. Burası, ülkenin orta ve güney bölümlerinde yer alan ve Romantik Yol (Romantische Straße) olarak adlandırılan yaklaşık 400 km uzunluğunda bir hat. Güzergâh boyunca Ortaçağ şatoları, tarihi evler, doğal güzellikler, kısacası kartpostallık manzaralar sunan köy ve kasabalardan geçiliyor.

    Potsdam'da üniversite binası

    Potsdam’da üniversite binası

    Romantik Yol’dan söz etmemin sebebi, farklı bir turistik tercihte bulunmak isteyenleri varlığından haberdar etmek. Tabii bir de fırsat bulduğumda kendi seyahat planlarıma dâhil etmek…

    15 Yorumlar

    1. Mehmet Dönmez

      Diğerleri gibi bu yazı da çok güzel olmuş Sayın Valim.
      Hem tarih, hem coğrafya, hem de kültür ve turizm yönünden Almanya’yı gayet güzel tanıtmışsınız. Zevkle okudum. Geniş bir bilgi oldu Türklerin 2. Vatanı hakkında. Allah elinize ve yüreğinize sağlık, kaleminize kuvvet versin.

      Yanıtla
      • GezmeKeyfi

        Kıymetli Abim, teşekkür ederim bu hoş sözleriniz için. Yakın takibiniz bana yeni yazılar için şevk veriyor. Selamlarımla…

        Yanıtla
    2. M.Firat

      Sayın valim, ancak bukadar güzel ve akıcı anlatılabilir di. Elinize Yüreğinize sağlık. Herbiri birer belgesel tadında. Yeni gezileri sabırsızlıkla bekliyoruz.

      Yanıtla
      • GezmeKeyfi

        Çok teşekkürler Sevgili Mustafa Bey. Yeni yazılar sırada inşallah…

        Yanıtla
    3. Âlim Barut

      Okuyanlar da en az Sayın Türker kadar malumat sahibi oluyor. Güzel üslubun, görsel kadar tarihi ve kültürel bilgiler sunuşun takdire değer.
      Eline, emeğine ve kalemine sağlık…
      Güzel bir yol bulmuşsun devam…
      Selamlarımla…

      Yanıtla
      • GezmeKeyfi

        Teşekkür ederim kıymetli abim. Bu yazıda Yozgatlı Osman Amca’ya değinmiştim ama sizden geri dönüş alamadım???

        Yanıtla
        • Âlim Barut

          İnternetten sen söyledikten sonra bakmıştım. Röportaj yapanlardan Euro istiyor. Biraz para canlı bulduğum için bahsetmedim. Yozgatlı olmanın asaleti yerine kapitalizmin fırsatçılığına sığındığını görmek… Allah rahmet eylesin, şimdi ebedi alemde.
          Benim asıl merak ettiğim konu niye Kırşehililerden hele hele Kamanlılardan bahsetmedin, rastlamadın mı? 1970’lerde yazın Kaman yollarında dolaşan üç arabadan ikisi Alman plakalıydı. Ben canlı şahidiyim. Hatta Almanlar o kadar çok Kırşehirliye rastlıyorlar ki; Türkiye mi büyük, Kırşehir mi? diye soruyorlar. O yıllarda Kaman’da Almanya’da bir yakını olmayan hane hemen hemen yok gibiydi.
          Selamlarımla…

          Yanıtla
          • GezmeKeyfi

            Allah taksiratını affetsin. Özel olarak Kamanlılara rastladığımı hatırlamıyorum. Ama Türkiye’nin her şehrinden çok sayıda Alamancı var. 3 milyon, dile kolay…

            Yanıtla
        • Anonim

          Okudum, internette de görmüştüm. Allah rahmet eylesin. Çevreye uymuş, röportaj yapmak isteyenden para istiyor. Kapitalist fırsatçılığı, Yozgatlı asaleti değil..

          Yanıtla
        • M.T

          Sagolasın sayın valim çok güzel yazmışsın eline sağlık.

          Yanıtla
    4. İ.A.

      Çok yalın bir anlatımla çok güzel özetlenmiş. Keyifli ve doyurucu.
      Elinize sağlık.

      Yanıtla
      • NMK

        Wenn die Deutschen diesen Artikel über ihr Land lesen, werden sie Muammer das Tourismusministerium vorschlagen.
        Tebrikler Muammer abi.

        Yanıtla
        • GezmeKeyfi

          Almanca bilmiyorum ama Google Translate’in canı sağ olsun. Çok teşekkür ederim iltifat için…

          Yanıtla

    M.T’e Bir Cevap Bırakın Yanıtı iptal et

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir